Geleceğin E Hali 2016 ve İstanbul

Geleceğin E Hali 2016 ve İstanbul

Takip edenler biliyorlar, asıl mesleğim eczacılık. Kendime ait bir eczaneyi işletiyorum. Bayramlarda ve hafta sonları seyahat ediyorum, iş dışı zamanlarda seyahat anılarımı yazıyorum. Bir de 10 aylık bebeğim var. Böyle yoğun bir temponun içinde yuvarlanıp giderken mesleki anlamda bana bir şeyler katacak, vizyon kazandırıp motivasyonumu arttıracak organizasyonlara katılmak için de fırsat kolluyorum.

Geçtiğimiz hafta sonu Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneği'nin düzenlediği "Geleceğin E Hali" isimli organizasyona katıldım. "Eczacılık mesleğinin geleceğinde bizi neler bekliyor", "sağlık sektöründe yükselen trendler neler" gibi konularda konferansların olduğu son derece başarılı bir organizasyondu.

Katıldığım bu organizasyondan sadece eczacıların değil, sağlığına düşkün herkesin ilgisini çekebilecek kazanımlar edindim. Burası bir seyahat bloğu diye bu kazanımları sizden esirgeyecek değilim 🙂 Ayağımın tozuyla kongreden çıkardığım ilginç sonuçları sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Yok, "sağlık sektörü beni hiç açmaz, bana gezmeyi anlat, gezip tozmayı anlat" diyorsanız da sizi yazının sonlarına doğru alabiliriz. Ama önce ciddi meseleler…  

Gelecekte bizi neler bekliyor?

1) Hizmet hızını arttırmalı

İş dünyasının en etkili 20 düşünüründen biri olan fütürist Patrick Dixon diyor ki: Zaman çok değerli. Çoğumuz artık alışverişe gitmek yerine internetten sipariş verip istediğimiz ürünün ayağımıza gelmesini istiyoruz. Birçok alışveriş türü elektronik ortamda yapılırken eczanelerin bu akımdan etkilenmemesi kaçınılmaz. İngiltere'de ilk online eczane kurulmuş bile.

Tabii Türkiye'deki aşırı ve bilinçsiz ilaç kullanımı gözönünde bulundurulduğunda bu uygulamanın gerçekleşmesinin biraz zor olduğunu düşünüyorum. Yine de dünyada olup biteni gözlemleyip gardımızı almamız önemli.

2) Teknolojiyi kullan, ömrü uzat

Bilim adamları "Gen taraması yöntemi" ile insan ömrünü uzatmayı hedefliyor. Gelecekte her bireye genetik testler yapılıp kişinin kronik hastalıklara meyili tespit edilecek ve kişiye özel önlemler alınacak.

Avrupa nüfusu yaşlanıyor. Yaşlandıkça ilaca olan ihtiyaç artacak. Ama geliştirilecek olan sağlık taraması yöntemleri ile yaşlanma geciktirilecek. 

Kök hücre yöntemleri ile kronik hastalıkların önüne geçilecek.

3) Günümüzün popüler besin destekleri

Günümüzde varolan koruyucu sağlık önlemleri arasında kongre boyunca en çok üzerinde durulan maddeler: Krill yağı ve probiyotikler ve D vitaminiydi.

Krill yağı, Antartika sularında yaşayan "krill" isimli deniz canlılarından elde ediliyor. Omega 3 yağ asitlerini daha iyi emilebilir formda bulundurduğu için yarar oranı daha yüksek. Omega 3 yağ asitlerinin kalp sağlığında, sinir sisteminde ve daha birçok noktada insan vücuduna faydalı olduğunu biliyoruz. (Çok bilimsele girip sizi sıkmak istemiyorum)

Probiyotikler ise vücudumuzda bulunan yararlı bakterilere destek olarak yaşam kalitemizi yükselten besin destekleri. Birincil olarak barsak şikayetlerinde, ikincil olarak da bağışıklık sistemini kuvvetlendirmede ve allerjik bünyeleri yatıştırmada çok iyi sonuçlar alınıyor. 

Uzak diyarlarda yenilen farklı yiyeceklerden minimum düzeyde etkilenmek için probiyotikleri en çok da seyahatseverlere önerebiliriz.

D vitamini ise deri altında sentezlenen bir vitamin fakat kapalı ortamlarda çalıştığımız için bunu yeteri kadar sentezlememiz mümkün olmuyor. Kanserden depresyona kadar birçok hastalığı önleyen önemli bir vitamin takviyesi. 

Tabii ki bu destekleri doktorunuza veya eczacınıza danışmadan almanızı asla önermiyorum. İnternette satılan vitaminlere ise hiç güvenmeyin.

4) Her an kontrol altında olacağız

Giyilebilir sağlık cihazlarının kullanımı yaygınlaşacak. Örneğin takacağımız saatler tansiyonumuz, ateşimiz, şekerimiz yükseldiğinde bize alarm verecekler. Uyku kalitemiz, adım sayımız, egzersizlerimiz, güneşe ne kadar maruz kaldığımız gibi değerler hep ölçülebilir olacak. Epilepsi hastalarının nöbetleri önceden tahmin edilebilecek ve nöbeti daha güvenli bir yerde geçirmeleri için ortam yaratma fırsatları olacak.

5) Yeni nesil reçeteler

En çok ilgimi çeken bilgilerden biri: İleride eczanelerde sadece ilaç değil, akıllı telefon uygulamaları da satıyor olacağız. Sağlığımıza olumlu etki etmesi için kullanacağımız bu uygulamaları doktorlar reçete ediyor olacak. Amerika'da doktorlar tarafından reçete edilip eczanelerde satılmaya başlanan akıllı telefon uygulamaları varmış.

6) Akıllı telefonlar, akıllı eczaneler

Gelecekte eczanelerimiz de teknolojiye ayak uydurmak zorunda. Eczanemizdeki ürünler akıllı telefonlar tarafından tanınacak. Hastalar telefonlarını ürüne yönelttiklerinde ürünle ilgili bilgileri telefonlarından okuyabilecekler. 

Taktığım sanal gerçeklik gözlüğü ile geleceğin eczanesinde gezdim, ürünlerle ilgili bilgilere ulaştım.

7) Veri topla

Eczanede ve bence her tür işletmede rekabet arttığı için veri depolamanın önemi artacak. Karlılık grafikleri, kategori yönetimi, personel verimliliği gibi değerlerin üzerinde durmak lazım. Gerekirse bu konuda bir uzman desteği alınabilir.

Daha da pek çok konuda konuşmalara katılıp bilgi edindim ama burada sadece herkesin ilgisini çekebilecek haberlerden bahsetmek istedim.

Her şeyin sonunda söyleyebilirim ki katıldığım konferanslar sayesinde sağlık sektöründe geleceğe gidip geri gelmiş gibi hissediyorum. Anlayacağınız geleceğe bir nebze daha hazırım 🙂 Eminim ileride bu yazımı tekrar okuduğumda burada yazılanların çoğu gerçekleşmiş olacak ve "vay be eskiden neleri ilginç buluyormuşuz" diyeceğim 🙂

Hem eğlendik

Hem de üniversite arkadaşlarıyla hasret giderdik

Benim bebekle katılamadığım Anadolu Ateşi gösterisi ve Nuteras'taki parti de Geleceğin E hali organizasyonunun diğer güzelliklerindendi.  Bu tür organizasyonların eczacıların bilgisini güncel, motivasyonunu canlı tutmakta yararlı olacağı kuşkusuz. O yüzden, sık sık bir araya gelmek dileğiyle…

Organizasyonda emeği geçenlere teşekkürler!

İstanbul'dan Ne haber?

Bu İstanbul seyahatimizde amaç "Geleceğin E Hali" organizasyonuna katılmak olduğu için konaklamamızı Hilton İstanbul Bosphorus Otel'de gerçekleştirdik. Hem kongre merkezine yakın oluşu, hem de ailecek konaklamaya uygun bir otel olması açısından doğru bir tercihti. 

Hilton Bosphorus'u çocuklu ve bebekli ailelere özellikle öneriyorum, "aile dostu otel" kapsamında sizi memnun etmek için epey çaba sarfediyorlar. Biz bir şey söylemeden odamıza gelen bebek küveti ve banyo malzemeleri çok ince düşünülmüş detaylardı. 

Ayrıca otelin yeri de hem Taksim'e, hem Nişantaşı'na yürüme mesafesinde. Dolayısıyla buradan çıkıp trafiğe takılmadan gezip tozabiliyorsunuz. 

Odamızdan gece manzarası

İstanbul'a Söke'den eczacı arkadaşlarla birlikte gideceğimiz için gitmeden önce "akşam yemeklerimizi nerede yiyelim" konusunda epey bir kafa yormuştuk. Cuma akşamı için Karaköy'de meyhane tarzı bir yere gitmek istedik fakat bazı popüler yerler daha haftaiçinden dolmuştu.  İstanbul'daki güzel yerler için kural: "Önceden yer kapmazsan açıkta kalırsın" . Ve biz küçük yer insanları bu kapış kapanı pek sevmiyoruz sanırım… 

Biz de en sonunda meyhane ortamından vazgeçip cuma akşamı için Bej Karaköy'den yer bulabildik. 

Keyifli bir akşam yemeğiydi fakat burası "akşam iş çıkışı uğrayıp bir şeyler içilesi" bir mekan olarak hafızamda yer etti. 

Cumartesi akşamı ise Taksim'de bir Meksika restoranı olan Los Altos'u denemek istedik. Daha doğrusu ben istedim, arkadaşlar da beni kırmadılar 😛 Cumartesi gideceğimiz restorana salıdan rezervasyonumuzu yaptırdık ki yer sıkıntısı olmasın. 

Los Altos'un menüsü Meksikalı bir şef danışmanlığında oluşturulmuş, kokteylleri de çok orijinal. Manzara ve ekip de süper olunca biz çok eğlendik. Ayrıca cumartesi akşamı canlı müzik var.

Los Altos İstanbul

Bizim grubun favori kokteyli kırmızı olan Hibiscuslu oldu 

Los Altos ile ilgili tek sıkıntı, 8 kişiden daha kalabalık gidiyorsanız fix menü almak zorunda kalmanız. Ama bu aynı zamanda bir  avantaj, çünkü fix menü almasak başlangıç, ara sıcak ve ana yemek seçeneklerinin hepsini tecrübe etme şansımız olmayabilirdi. Hem de çoğumuza yabancı gelen yemek isimleri arasından seçim yapmak biraz zor olacaktı…

Kalabalıklaştık

Meksika mutfağına alışkın değilseniz yemekler biraz acı gelebilir ama farklı bir tecrübe yaşamak için bu manzaralı hoş restoranı deneyin derim. Yeri ise Galatasaray Lisesi'nin yan sokağından yokuş aşağı inerken sağ tarafınızda kalıyor.

Pazar günü ise "hazır İstanbul'a gelmişiz, kahvemiz 3. dalga olsun" dedik ve Nişantaşı'nda Moc İstanbul'a gittik. 3. dalga kahve neydi diyenleri şu yazıma alayım…

Bir İstanbul maceramızın da sonuna geldik. Diğer yazılarımdan haberdar olmak için Facebook sayfamı ve Instagram hesabımı ziyaret edebilirsiniz.

Sevgiler…

Son Yazılar
Bir cevap bırakın