2018 Nasıl Geçmiş?

2018 Nasıl Geçmiş?

Ayağımın Tozuyla gururla sunar: İşte karşınızda yıl sonu değerlendirmesi yazılarının 5. si!

Bu yazı dizisini her yılın sonunda severek yayınlıyorum. Asıl amacım kendime bir özet çıkartıp hatıralarımı tek yazıda birleştirmek olsa da bu yazılarla çok kişiye ilham verebildiğimi düşünüyorum.

Bakalım 2018’de Melike ve ailesi neler yapmış…

2018, ailemiz için köklü değişimlerin yaşandığı bir yıl oldu. Olgun “altın çağında” olduğunu ilan etse de ben yaşam kalitemin düşüklüğünden biraz muzdariptim. Bunun sebebi bebeğimiz canımız Umay’ımızın şubat ayında aramıza katılmasıyla başlayan uykusuz geceler, 2 çocukluluğun getirdiği bir takım zorluklar ve iş temposu diyebilirim. Çocuksuz hayatımda Maslow piramidinin en üstlerini zorlarken bu yıl resmen piramidin tabanını gördüm 🙂 Yine de sağlık olduktan sonra hepsi geçip gidiyor. Yaşları birbirine yakın 2 evlat yetiştirmek kolay olmayacaktı elbet.

Seyahat anlamında ise en az ülke gezdiğimiz ama yurt dışında en çok zaman geçirdiğimiz bir yıl oldu 2018. Yurt içinde merak ettiğimiz birçok yere gitme şansımız oldu. 2 çocukla gezmek kolay ve konforlu olmasa da her ay küçük de olsa kaçamaklar yaptık ve keşfetmekten vazgeçmedik.

Ay ay anlatmaya başlayayım.

Ocak 2018

Yeni yıla hızlı ve hayırlı bir giriş yaptık.

2015 yılında ben Ekin’e hamileyken aldığımız bir küçük yelkenlimiz vardı. “Vay be ne zenginler tekneleri varmış” demeyin; bir araba parası etmeyen, ortakla aldığımız, hamileyken ve küçük çocukla binmek için son derece konforsuz bir tekneydi. Ocak ayının başında “Satsak mı acaba” diye düşünüp 2 günde satınca kendimizi aşırı şanslı hissetmiştik.  Tekneler için hep derler ya “Bir alırken, bir de satarken sevinirsin” diye; hakikaten satınca çok sevindiğimiz için buraya da yazma ihtiyacı duydum 🙂 Ayrıca en iyi tekne de arkadaşının teknesiymiş, klişelere saygım sonsuz.

Bizi bazen Samos’a götürüyordu ama yine de sevinçle vedalaştık uzakta görünen Maverick ile…

Çok iyi başladığımız ocak ayının 9 unda ise artık 33 haftalık hamileydim ve Amerika’ya uçma vakti gelmişti. Eski takipçilerim bilirler, ilk kızımız Ekin’i de 2015 yılında Amerika’da dünyaya getirmiştik. Amerika’da doğum ücretlerini ve tecrübelerimizi bu yazıda bulabilirsiniz.

Ocakta yine 2015’te gittiğimiz San Diego’ya gidip 2 ay kalacağımız evimize yerleştik. Yeni muhitimizi tanıma, etraftaki marketleri keşfetme, önceki sevdiğimiz yerlere tekrar uğrama filan derken hareketli bir ocak ayı geçti. Karnım burnumda demeden günde 10bin adım atıyordum.

San Diego artık kalbimin bambaşka bir yerinde çok özel bir şehir. Öyle güzel gün batımları, öyle hoş sahilleri var ki; ılık iklimi ile bizi kıştan da uzak tuttuğu için oraya minettarım…

Büyük okyanusa karşı…

Şubat 2018

Şimdi buraya yazarken farkettim ki hayatımın en ama en mutlu ayı bu şubat ayı olabilir. Tekrar yaşa deseler seve seve defalarca yaşarım. O yüzden biraz uzun anlatacağım kusura bakmayın.

Şöyle bir şubat ayıydı: Olgun, Ekin ve ben San Diego’da, dünyanın en güzel şehirlerinden birinde harika günler geçiriyoruz. Her gün dışarı çıkıyor, bir sahilde günü batırıyor, bazen güzel bir yerde kahve içiyor, evin ihtiyaçlarını görmek için farklı farklı yerlerde alışveriş yapıyoruz.

Sahilde piknik

Renkli gün batımları

Sanatsal duvarların önünde poz vermeler

Daha muhteşem gün batımları

Ve market alışverişi hayatımızın vazgeçilmezi olmuştu.

Türkiye’deki günlük hayatımızın kaosuna uzaktan bakıyoruz; büyük bir dinginlik içindeyiz ve bunu yaşama fırsatına sahip olduğumuz için kendimizi hem şanslı, hem de başarılı sayıyoruz.  (Akıllara gelen soru: Ben eczanem için mesul müdür tuttum ve işlerimi uzaktan kontrol ettim. Olgun ise özel sektörde bir şirkette çalışıyordu, home office çalışma izni aldı)

Çok mutluyuz

Bunda kahvenin etkisi de var 😉

Ayrıca Ekin’in “Amerika’da olma” durumundan maksimum istifade edebilmesi için ona 2 tane kurs bulduk; haftada 1 saat jimnastiğe, 1 saat de Türkiye’de de şubesi olan Gymboree okullarından birine oyun grubuna götürüyoruz. Jimnastik salonu beni çok etkiledi, o kadar büyük, donanımlı ve her yaştan çocuğa hitap eden bir yerdi ki. Resmen böyle güzelini görmemişim; “spor kültürüm yokmuş, vizyonsuzun tekiymişim” diyorum.

Ekini eğlendirecek her türlü aktiviteye varız

Amerika’ya 2015’de Ekin’in doğumu için gittiğimizde Olgun’la ikimiz Las Vegas’a gitmiştik. Bu yıl ise 3 kişilik bir aile olarak Los Angeles’a gidelim dedik. Bir de Staples Center’da NBA maçı ayarladık ki Ekin bile hala unutmadı maçtaki etkinlikleri. Gittiğimiz müsabaka Clippers ile Dallas Mavericks arasındaydı.

Venice Beach, Los Angeles

Şubat ayının ortasında kardeşim Hale ve ailesi annemi de alıp yanımıza geldiler. Onlarla da turist olarak San Diego’yu keşfettik.

Bütün kızlar toplandık…

Ve gelelim esas sebebi ziyaretimize… Şubat’ın 23’ü geldiğinde artık Umay “ben de varım” dedi. 22sinde başlayan hafif sancılar 23 ü sabahına kadar devam etti ve 23ünde suyumun gelmesi ile hastaneye başvurdum.

Amerika’da doğum prosedürleri çok insancıl. Odamızda güzel bir film açıp dalga dalga sancıları bekledik.

Kardeşim beni hastanede ziyaret etti ama Umay’ın doğumunu bekleyemeden uçağa yetişmeleri gerekiyordu

Ben epidurale karşı değilim ama içimden diyorum ki “2. doğumlar kolay oluyormuş, biraz sabredeyim de 1000 dolar ona vermek zorunda kalmayalım” 🙂  Sabah 9 dan öğlen 2’ye kadar bir şekilde idare ediyorum. Zaten çok da dayanılmaz değil.  Ama saat 2’den sonra sancılar şiddetleniyor ve en son “ölmek istiyorum” diye bağırdığımı hatırlıyorum. Artık 1000 dolar da gözümde değil, “epidurali takın gitsin” diyorum. 14.45’de epidural takılıyor, 20 dakika geçmeden de Umay doğuyor. Bedenimi inanılmaz bir mutluluk kaplıyor, çok iyi hisettiğimi hatırlıyorum.

Amerika’da bebek çıkar çıkmaz çıplak olarak annenin göğsüne konuluyor. 1 saat kadar bebeği anneden hiç kimse ayırmıyor. O ten tene temas duygusunu anlatabilmem mümkün değil. Bu esnada bebeğin vücut ısısı ve kan şekeri dengeleniyor, bebek annenin kokusuna alışıyor ve annenin süt salgısı tetikleniyor. 1 saatin sonlarına doğru bebek kendisi arayıp annenin memesini buluyor ve emmeye başlıyor. Bence olağanüstü bir tecrübe, içgüdünün dibi! İnsanın bir hayvan olduğunun büyük kanıtı. Bunları yaşadığım için binlerce kez şükür!

Hoş geldin bebek!

Ve bundan sonra Umaylı günler başlıyor…

Mart 2018

Mart ayının yarısı San Diego’da geçti. Yeni doğum yapmış olmama aldırmadan yine her gün bir yemek yemek için bile olsa dışarı çıkıyoruz. Artık 2 çocukluyuz ve annem de bizimle. Alışverişler, yürüyüşler devam ediyor.

Okyanusa doymak mümkün değil…

Amerika’dan ayrılma vakti geldiğinde bir yandan içimde bir “memleket ve simit” özlemi, diğer yandan okyanus kenarı gün batımlarına doyamama durumu derken ruh halim adeta “hem ağlarım hem giderim” diyen bir yeni gelin gibiydi.

Martta uzun bir yolculukla evimize geldik. Sorunsuz bir yolculuk geçirmemizi 2 çocukla da gezebileceğimizin bir işareti olarak algıladım gitti.

Vakit hasret giderme vakti…

Nisan 2018

Türkiye gerçekleri ve çalışmak zorunda olmak yüzüme tokat gibi çarpsa da günlük hayatımıza alışmaya çalışıyoruz. Buraya kadar hayat bana güzeldi belki ama bundan sonrası hiç de laylaylom değil.

Küçük kaçamaklarla hayatın zorluklarına meydan okumaya and içiyorum ve ilk fırsatta yani 3 günlük 23 nisan tatilinde evimize yakın olduğu için Pamukkale’ye gitmeye karar veriyoruz.

Denizli ve Pamukkale gezi notlarım çok içime sindi. Okumak isterseniz tık tık..

Mayıs 2018

1 mayıs tatilini de boş geçmiyoruz, uzun zamandır ertelediğimiz Eskişehir gezisini plana alıyoruz.

Eskişehir’deyiz

Dönüşte ise Uşak’ta dünyanın en büyük 2. kanyonu olduğu iddia edilen Ulubey Kanyonu’na uğruyoruz.

Mayıs ayının ortasında ise Aydın’ın yeni turistik noktası Arapapıştı Kanyonu’na günübirlik bir ziyaret düzenledik. Civarda yaşayanlara kesinlikle önereceğim bir rota. Arapapıştı Gezi Rehberim bu linkte.

Arapapıştı Kanyonu seyir terası

Haziran 2018

Haziran ortasında 4 günlük bir ramazan bayramı tatilimiz var. İki çocukla yurtdışına çıkmaya maddi ve manevi olarak hazır değiliz, üzerimizden koskoca bir Amerika macerası geçmiş. O yüzden Ege’de yaşamanın avantajını kullanıyor, araba ile gidebileceğimiz bir deniz tatili ayarlıyorum.

İstikamet Datça Palamutbükü. Ne zamandır merak ettiğim Otel Mavi Beyaz’da konakladık, sakin bir tatil geçirdik. Umaycığım ilk kez denize bile girdi.

Umaycığım Datça’da

Datça haziranda gayet sakindi, bayram yoğunluğunu yaşamadık. Datça gezi notlarım bu linkte.

Temmuz 2018

Her yıl kardeşim Hale ve ailesiyle Bodrum’da bir haftasonu kaçamağı planlıyoruz. Son yıllarda gözdemiz Karaincir koyu. Çocukla gitmeye çok uygun bir plajı, berrak bir denizi var. Burada La Brezza otelde konaklıyoruz.

Bir başka haftasonu da benim uzun zamandır merak ettiğim Muğla köyü Çökertme’ye gidiyoruz. Çökertme tatilimiz Instagramda öyle ilgi çekti, kaldığımız otel öyle talep gördü ki şaşkınım.

Çökertme’de kaldığımız pansiyon böyle denizin dibindeydi.

Çökertme, Türkiye’de Yunan adası atmosferi yaşayabileceğiniz çok şirin bir tatil yeri. Tam kafa dinlemelik, aktivite filan yok. Çökertme gezi notlarımda ayrıntısını okuyabilirsiniz.

Ağustos 2018

Ağustos ayında Olgun için çok önemli bir gelişme yaşandı, 5 yıldır çalıştığı işinden ayrıldı ve yurtdışı merkezli evden çalışmalı bir şirkette işe başladı. Olgun 5 yıldır her gün Söke’den İzmir’e arabayla gidiyordu. Günde 2 saat yolda geçiyordu ve bu gidip gelme işinin maliyeti de yıllar geçtikçe artıyordu. Şimdi daha esnek ve özgür bir iş hayatına sahip. Kendisine modern literatürde “digital nomad” yani “dijital göçebe” denilebilir.

Yeni işe başlayınca “bizim 9 günlük kurban bayramı tatilimiz” var demek istemedi. Ben de zaten kurban bayramının tam ortasında nöbetçi eczane olacaktım. O yüzden koskoca tatil evde geçti. Ev dediğim Kuşadası’nda yazlık ev olunca çok da sıkılmadık vallahi. Dinlendim diyemesem de güzel geçti.

Ağustos ayında bir haftasonu Samos’a gitmek istemiştik ama olmadı.

Eylül 2018

Bütün yılı kısa yurtiçi seyahatlerle geçireceğimizi sandıysanız yanıldınız. Artık maddi olarak biraz toparlanmıştık ve bir hayalimi daha gerçekleştirmeye hazırdık.

Çılgın planımız 2 çocukla Bali ve Gili adaları. Sıcak ve tropikal bir adada şoförle gezileceği için bize uygun olduğunu düşünmüştüm bu rotanın. Çok kolaydı diyemem ama gidilmez de değil. Çocuklu Bali tavsiyelerim bu linkte.

Ekim 2018

Bali yorgunluğumuzun üzerinden biraz zaman geçince 3 günlük 29 ekim tatilini de boş geçmeyelim dedik ve Gaziantep’e bilet aldık. Gitmişken biraz da Şanlıurfa’yı keşfettik. Buraları yazacağım bloğa, biraz zamana ihtiyacım var 🙂

Gaziantep Mozaik Müzesi

Urfa Balıklıgöl

Kasım 2018

Bu ay için çok önceden alınmış bir İstanbul uçak biletim vardı. Biz İstanbul’da değil, doğada vakit geçirmek istedik. O yüzden Yedigöller tarafında merak ettiğim bir konaklama tesisisinden yer ayırtmıştım.

Bolu Mengen’deki Hindiba Doğa evi blogda yer alacak. Gerçekten Türkiye’nin en özellikli konaklama tesislerinden biri, müthiş bir doğa içinde.

Hindiba Doğa Evi, keyifli bir konaklama tesisi

  1. günümüzde ise Sapanca’da şömineli bir villada görümcemler ve arkadaşlarımızla keyifli bir gece geçirdik.

Bu haftasonunda büyük bir planlama hatası yapmış, Bolu’ya gitmek için İstanbul’a uçakla gelip araba kiralamıştık. Fakat Bolu İstanbul’a pek de yakın değilmiş. Bizim için hem zaman hem de para kaybı oldu. Kışın 2 çocukla yollarda bu kadar zaman geçirmenin pek bize göre olmadığına karar verdik 🙂 Bir daha Bolu’ya gidersem – ki kesin giderim – Söke’den araba ile gitmenin daha mantıklı olabileceğine karar verdim. Aylardan da ekimi tercih ederim sanırım.

Aralık 2018

Bu ay hiçbir aktivite yok. Doktorlarda ve hastane koridorlarında geçen yıpratıcı bir aydı bizim için.

Anlayacağınız 2018 çok şaşaalı başlayıp, ta dipte son buldu. İyi anılar da, kötü anılar da insan için. Hepsini karşılamaya hazırız. Moral bozucu günler geçirsek de 2019’dan umutluyuz.

“Her şey kötü gittiğinde kendine bir tatil ısmarla” düsturunu çok benimsiyorum. Bu yüzden 2019’da yeni planlarla evrenin enerjisini lehime çevireceğime eminim.

Harika bir yıl olsun!

Son Yazılar
Bir cevap bırakın