Dubrovnik Gezi Notları21 Ağustos 201413 YorumKategori : Dubrovnik , Hırvatistan , Yurt dışı Seyahatleri9 Bir ara ne popülerdi Dubrovnik’e gitmek! Vizesiz olduğu için turlar düzenleniyordu devamlı. Hırvatistan’ın Avrupa Birliği’ne girmesiyle vize uygulaması başladı ve biz de birden küstük oraya, gitmez olduk. Direkt seferler iptal oldu, aktarmasız varamaz olduk Dubrovnik’e…Hırvatistan için üzgünüm, bizi kaybetti. Dubrovnik halkı da üzgün, Türkleri özlüyorlarmış…Dubrovnik ülkemiz nezdinde popüleritesini kaybedince bende de şöyle bir algı oluştu “Vize alıp da gidecek kadar güzel bir yer değil demek ki…” Yanılmışım!!! Zevkler tartışılmaz ama bana göre Venedik’ten güzeldi Dubrovnik!Kaleden şehir, Dubrovnik!Gezi planımızı ilk yazımda belirtmiştim. Uçaktan Split’te inmiştik ve havaalanında defalarca dönen bagaj bandında bizim bavulumuz bir türlü görünmemişti. Umarsızca odaya gidip yatmış, ertesi gün Hvar adasına gitmek yerine Split’te oyalanıp bagajımız için bizi aramalarını beklemiştik. Split’te neler yaptığımızı da başka bir yazıda anlatmıştım. Okumak için tık tık.Akşamüstü Dubrovnik’e geçeceğimizi söylemiştik havaalanındaki görevlilere. Öğlen sıralarında bizi arayıp bavulumuzu Dubrovnik’teki odamızda bulacağımızı söylediler. Biz de akşamüstü Split’ten otobüse atlayıp Dubrovnik’e doğru yola çıktık. Üzerimizde leş kıyafetlerimiz, kişisel hijyen yerlerde olsa da, içimizde umut, önümüzde ise müthiş manzaralı bir yol vardı.Split – Dubrovnik arası için araba kiralamadık. 2 gece Dubrovnik’te konaklayıp arabayı kullanmayacağımız için otobüsle gitmeyi tercih ettik. Her yerde yazan şu ki, Dubrovnik’te otopark bulmak zor, bulsan da 1 günlüğü 30 euro civarı. En iyisi Dubrovnik’te arabasız olmak.Bizim Split – Dubrovnik arası otobüs yolculuğu kişi başı 17.5 euro gibi (130 kuna) tuttu ve yaklaşık 4 saat sürdü.Dubrovnik’e karayolu ile ulaştığınızda şöyle bir ilginçlik oluyor, Split’ten kıyı boyu ilerliyorsunuz, sonra bir sınır kapısı görüyorsunuz. Meğer kıyı şeridinin küçük bir bölümü Bosna Hersek’e aitmiş. Neum adı verilen bu şehire giriş yaptıktan 20 dakika sonra tekrar bir sınır kapısı ve tekrar Hırvatistan’dasınız!Neum, Bosna Hersek’e ait bir kıyı şehri. Hırvatistan’ı 2’ye bölüyor5 dakikada ülke değiştirince ve aslında hiç bir şeyin değişmediğini görünce ülkeler, devletler, sınırlar ne kadar saçma şeyler diye düşünüyorum… Ha Hırvat ha Boşnak, aynı suda yüzüyor, aynı coğrafya…Dubrovnik’e otobüs ile gelirseniz, terminal eski şehire (old town) araba ile 10 dakika uzaklıkta. Yürüyebilir miyiz diye sorduk ama 40 dakika sürer dediler, yol da çok yokuş yukarıydı. Şehir içinde çalışan İETT tipinde otobüsler de vardı ama çok kalabalık olduğu için biz taksiye bindik. 10 euro vererek old towna ulaştık…Old Town’a araba giremiyor. Eski şehrin Pile kapısında araçtan inip kalacağınız odaya veya gideceğiniz restorana yürüyerek gidiyorsunuz.Old Town’a giriş yapıyoruzDubrovnik’e uçakla gelirseniz nasıl bir yol izleyeceğiniz konusunda da bilgi verebilirim… Kaybolan bavul sayesinde onu da öğrendik 🙂 Airport Shuttle diye bir otobüs var, yaklaşık 5 euro’ya havaalanından Old Town’a gidebilirsiniz.Biz odaya geldik, akşam 10 olmuş, bavul yine yok! Biz yokuz diye bavulu odaya teslim etmeyip havaalanına geri götürmüşler. 5 euroya götüren airport shuttle da bu saatten sonra hareket etmiyor… Kaç para olursa olsun gidip bavulumuzu alacağız, kafaya koyduk. 1 gece daha pis yatamayız… Taksiler tek yön 250 kuna’ya götürüyorlarmış havaalanına, yaklaşık 33 euro. Gidiş dönüş 66 olacak. Biz şöyle bir çözüm bulduk: bir rent a cara gidip pazarlık ettik, bizi 30 euroya getirip götürdü. Sizin de aklınızda olsun, işiniz düşerse araba kiralama şirketlerinin taksilerden daha fazla pazarlık payları var.Dubrovnik’in bir yeni bölümü var, bir de eski. Turist olarak istikamet tabii ki Old Town, eski bölüm. Giden herkes “illa ki old townda kalın” demiş, biz de söz dinledik ve eski şehirin merdivenli ara sokaklarından bir oda ayırttık. Baştan söyleyeyim, old townda kalmak ucuz değil. Benim booking.com’dan bulabildiğim en uygun fiyatlı seçenek Apartment Plaza idi ve 1 geceliğine 117 euro verdik!Apartment Plaza hakkında çok iyi değerlendirmeler yapılmıştı booking ve trip advisorda, buna rağmen o an bulabildiğim en ucuz odaydı. Gidip görünce sebebini şuna bağladım, bu oda ara sokaklardan birinde biraz yukarda kalıyor. Epey merdiven çıkıyorsunuz. Anlayacağınız biraz gençlere yönelik bir oda. Dizi ağrıyan orta yaş amcalarıma ve teyzelerime bu tesisi pek önermiyorum.Kiralık odaların çoğu merdivenli ara sokaklardaGençler için gayet güzel, geniş bir odaydı. İçinde mutfağı, kocaman buzdolabı, banyosunda çamaşır makinesi vardı. Biz 2 gece kaldık ama aylarca rahatlıkla yaşanırdı o odada.Ulaşımı ve konaklamayı anlattığıma göre bavul hikayemizin de mutlu sonla bittiğini müjdeleyeyim… Temiz kıyafet giyip temiz uyumak ne büyük nimetmiş arkadaş!Temizim, mutlyum!Dubrovnik’te gezilecek yerlere geçmeden önce kısa bir tarih dersi:Bu ortaçağ şehri Bizans döneminden kalma surlara sahip. Bizans’tan sonra Venedik, sonra da Osmanlı himayesine girmiş. Osmanlı zamanında Dubrovnik (o zamanki adıyla Ragusa) iç işlerinde özerk fakat Osmanlı’ya vergi verir durumdaymış. Osmanlı’dan sonra Yugaslavya’nın bir parçası oluyor Ragusa. Yugaslavya’dan ayrılırken bir sürü iç savaş şehrin tarihi görünümüne zarar veriyor, güzelim surlar yıkılıyor. Hırvatistan’ın kurulması ile surlar tadilata giriyor, 2005 yılında tamamlanıyor ve o zamandan beri Unesco koruması altında.Dubrovnik şehir surlarıDubrovnik’te gezilecek yerler çok kısa ve net… Her şey Old Town’da olup bitiyor zaten.Dubrovnik’te yapılacak şeylerden ilki Old Town’u keşfetmek. Tabelalarda “Stari Grad” yazdığını da görebilirsiniz, yabancı gelmesin: Stari eski, grad ise şehir demek.Etrafı surlar ile çevrili bu Old Town’un aslında 4 kapısı var ama 2 ana kapısı önemli:1- Pile Gate: Ana giriş kapısı gibi düşünülebilir. Karayolu ile old town’a geldiğinizde sizi Pile Gate’e bırakırlar. Taksiler, otobüsler hep buradan kalkıyor.Pile Gate: Surların arkasında karayolu ulaşımı sağlanıyor2- Ploce Gate: Buranın dışında da liman var. Tekne turları genelde bu bölümden kalkıyor.Ploce Gate’in dışında eski liman,Pile ile Ploce Gate arasındaki ana cadde ise Stradun Caddesi. Bir ucundan öbür ucuna yürümek hiç de uzun sürmüyor. Dubrovnik’in bütün güzelliği Stradun Caddesi ve ara sokaklarında. Bu bölgede her şey eski ama bakımlı…Tepeden Stradun CaddesiStradun’u boydan boya en az 5 kere yürümek durumunda kalıyor insan. Ara sokaklara girilip çıkılır kaybolunur. Bu esnada göze çarpan yapılardan biri Onforio Çeşmesi. Suyu buz akıyor!Onforio çeşmesi, şehirdeki veba salgınını önlemek için yapılmışSırtınızı Pile’ye döndüğünüzde solda kalan sokaklar merdivenli. Sağda kalanlar ise daha düz ayak, restoranların bol olduğu bölümler.Ploce kapısının önünde tarihi saat kulesi, Sponza Sarayı, Orlando Sütünu, St Blaise kilisesi ve Dominican Manastırı dikkat etmemiz gereken yapılar.Jesuit MerdivenleriOrlando Sütunu ve arkada St Blaise KilisesiDubrovnik’i çepeçevre saran surları gezmek de diğer önemli aktivite. Yine dizi ağrıyan, çok yürüyemeyen okuyucularımın dikkat etmesi gereken bir noktadayız… Surları gezmek 2 saati buluyor. Daha kısa da kesebilirsiniz turu, aralarda çıkış noktaları var. Dubrovnik şehir surları gezisi kişi başı 100 kuna, yani yaklaşık 13,5 Euro.Surları gezerken çok sıcak olmayan sabah saatlerini veya akşamüstünü tercih edin. Akşamüstü 19.30 da kapandığı için sabah saatleri daha mantıklı.Surlara çıkış noktalarından biri Pile Gate’in solundanSurlarda yürüyüyoruz. Hem eski, hem estetik…Game of Thrones severler buraya King’s Landing diyor!Surların eteğinde kafeler de var…Biz gezerken hava bozuktu ve çok serindi, o an için şanslı olduğumuzu düşünmüştük. Daha sonraki aktiviteleri hava muhalefeti yüzünden gerçekleştiremeyince, odada yıkadığımız çamaşırlar da 4 gün boyunca kurumayınca bu gezide pek de şanslı olmadığımıza karar verdik…Eczacılık müzesi tabii ki meseleğim olduğu için asla pas geçemeyeceğim bir yerdi. Franciscan Monastery içindeki bu yer Avrupa’nın en eski eczanesiymiş. Eczaneye ayrılan bölüm beklediğimden küçüktü. Giriş 30 kuna, 4 Euro yani. Hala çalışan bir bölümü de varmış diye okumuştum ama biz pazar günü gittiğimizden göremedik.Avrupa’nın en eski eczanelerinden…Gördüğüm en eski FarmakopeBurada yine kaderin cilvesi devreye girdi, biz içerideyken feci bir yağmur bastırdı… Normal hayatta eczaneye hapsolduğum yetmiyormuş gibi tatilde bile mahsur kaldığım yerin eczane olması nasıl bir tesadüftür!Teleferik ile şehre tepeden bakmak başka bir Dubrovnik aktivitesi. Özellikle gün batımı tercih edilmeliymiş. Gelin görün ki yağmurlu günlerde teleferik çalışmıyormuş… Çalıştığında ise bu aktivite kişi başı 100 kuna imiş. Teleferiğe ulaşım Boskoviceva Sokağına girip yüzlerce merdiven çıkmayı gerektiriyor…Yine yağmurlu günlerde iptal olan aktivitelerden biri Lokrum adası… Lokrum kimsenin yaşamadığı, doğal hayatın hakim olduğu, üzerinde plajların ve botanik bahçesinin bulunduğu bir ada. Ploce kapısından Lokrum’a yarım saatte bir tekneler kalkıyormuş. Denize buradan girmeyi ummuştuk, kayalar ayağımızı acıtmasın diye deniz ayakkabılarımız bile yanımızdaydı ama yağmurda tekne seferleri de iptal oluyormuş. Hoş, hava da hiç denize girilebilecek gibi değildi… Artık siz gidin ve bana anlatın…Karşıda görünen ada LokrumDubrovnik’ten denize girmek için Benje diye bir plaja gidiliyormuş. Anlayacağınız üzere biz ona da gitmedik…Daha uzun kalacaksanız bir de tekne gezisine katılmanızı öneririm. Elaphite adalarını görüp bol bol yüzme şansınız olur…Dubrovnik’te duvarlarda hayvan kafası şeklinde bir çıkıntı göreceksiniz. Bunlar yağmurun binanın üstünden yere akması için tasarlanmış oluk sistemiymiş. Şimdilerde ise bir iddia aracı olarak kullanılıyor. Olukların üzerinde ayakta durup tshirtünüzü çıkartabilirseniz dileğiniz gerçek oluyormuş 🙂 Denemek bedava…Komiğim ama olukların üstünde ayakta durmak hiç kolay değil!Dubrovnik’te neler yenir?Deniz ürünleri ve İtalyan mutfağı hakim…Dondurması çok meşhur.Biz ayaküstü bir hamburgercide geçiştirdik ilk gün, 2 kişi 10 euroya doyduk.2. gün ise İtalyan restoranlarının çok olduğu Za-Rokom sokağında yedik. Bizim Bona Fide adlı restoranımızda hem Meksikan, hem de İtalyan yemekleri vardı. Ev şarabı da İtalyan usulü… Hesabımız 31,5 Euro tuttu.Prijeko Caddesi restoranlar caddesi… Ambiyans güzel.Prijeko Caddesi. Akşam yemeğinde daha güzel oluyor.Deniz ve kale manzaralı restoranlardan Dubrovnik restoranlarını anlatan bir dergi Nautika ve Dubravka adlı restoranları tavsiye etmiş.Arkamızdaki manzaraya sahip restoranlar da var…Sushiye hasret bünyeler olarak her yurtdışına çıkışta sushi yiyoruz. Dubrovnik’te de Boca‘da yedik, güzeldi.Sushi severizPloce kapısına yakın bölümde bir çok bar var. Jazz barın olduğu meydanda hayat çok renkli. Biz de kokteyl alıp denedik tabii ki.Paylaşımlı kokteyller, en sevdiğimAkşam ise sokaklar eğlenceden yıkılıyordu. Canlı müzik yapan bir yeri Saint Blaise Kilise’sinin merdivenlerden izledik. Meğer merdivende oturan herkes Türkmüş.Dubrovnik GeceleriDubrovnik GeceleriDubrovnik’te tatlı soslu fıstık ve bademler, kurutulup şekerlenmiş portakal kabukları satılıyordu. Biz de tattık, beğenip aldık. Bir de baharatlı tuzları çok ünlü. Etleri marine etmek için farklı aromalı bu baharatlardan da aldık.Genel olarak pahalı bir şehir Dubrovnik, parayı içiyor… Bir Paris pahalılığında olmasa da Balkanlar standardının üstünde fiyatlar karşınıza çıkıyor.Dubrovnik insanı ilk görüşte büyüleyen bir ortaçağ kenti. Çok uzun süre ayırmaya gerek yok, 1 günde gezilir, 2. gün keyif yapılır, 3. gün sıkabilir. Ama gerçekten hoş bir yer, atmosferi çok farklı… Biraz kaleli ve merdivenli bir şehir olduğu düşünülrse çok da yaşlanmadan Dubrovnik’i aradan çıkartmak gerek.Bir tavsiye de Dubrovnik’i yazın görmeniz yönünde. Kışın çok ıssız ve boş oluyormuş. Biz gittiğimizde kalabalık ve neşeliydi…Game of Thrones severler, kış gelmeden Dubrovnik’i görün!Dubrovnik seyahatinizi kombinleyebileceğiniz yerleri de yazayım tam olsun:Hvar adası: Dubrovnik’ten yaklaşık 2 saat uzaklıktaki Drvenik şehrine kadar otobüs veya araba ile gidip oradan feribota bindiğinizde Hvar adasına 25 dakikada geçmiş oluyorsunuz. Ama adanın çok ücra bir köşesine, Sucruja’a geçmiş oluyorsunuz. Buradan Hvar merkeze 70 km bir yol varmış ama düşük hızla ilerleyebileceğiniz, aşağısı uçurum olan bir yolmuş. Bu yoldan Hvar merkeze 1 buçuk saatte varılıyormuş. Sucuraj’dan Hvar’a otobüs bulmak zor olduğu için araba ile gidilmesi tavsiye ediliyor. Bu kadar zahmet çektiyseniz de en az 1 gün kalınmalı diye düşünüyorum.Veya 4 saat uzaklıktaki Split’e gidip direk Hvar’a giden feribotlara binilebilir. Bu yolculuk 6 saat sürer. Hvar’da neler yapılabileceğini önceki yazımda 1 paragrafta anlatmıştım. Tık tık.Mjlet ve Korcula gibi daha yakın adalar da var ama onlar Hvar kadar popüler değil. Popülerite lazım değil, yeşillik ve doğa güzelliği isterim diyorsanız bu adalarda şansınızı deneyebilirsiniz.Kotor ve Budva: Karadağ (Montenegro) ülkesine ait bu şehirlerden Kotor 1 buçuk, Budva ise 2 saat uzaklıkta Dubrovnik’e. Deniz kenarında oldukları için hem deniz, hem de şehir tatili yapılabiliyor. Türkiye’den direkt buralara gitmek isterseniz vizesiz olduğunu hatırlatır, bu aralar yükselen trend olduklarını da belirtmek isterim 🙂Mostar: 2.5-3 saat uzaklıktaki Bosna Hersek şehri. Günübirlik gidip gelinebilir. Tur şirketlerine başvurabilir veya araba kiralayabilirsiniz. Biz araba ile gittik. Bir sonraki yazımın konusu olacak köprü şehri Mostar…Dubrovnik HatırasıBunu paylaş:Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)İlgili Paylaş balkanlar , hırvatistan gezisi , Şehir turu