New York Gezi Notları

Sevdiğiniz şarkıyı üst üste dinlemek, bayıldığınız filmi tekrar tekrar izlemek, okuyup etkilendiğiniz bir kitabı yeniden okumak gibi hisleri yaşatan şehir New York City. Kaç kere gitseniz sıkmaz, her gittiğinizde bambaşka tatlar alırsınız.

Renkli şeyleri çok sevdiğimi bilirsiniz, rengarenk ışıklı bu şehri sevmemem düşünülemezdi sanırım. Bu 3. gidişimdi, daha da bir çok kez giderim inşallah.

New York eyaletinin en büyük şehri New York City ismini NYC olarak kısaltmışlar. "Big apple" yani büyük elma lakabının yanı sıra "City never sleeps" yani "Uyumayan şehir" olarak da bilinir NYC.

New York City 5 bölümden oluşuyor, en merkezi yeri Manhattan adlı ada

Manhattan'ın bölgeleri

Manhattan'da gezilecek yerlere gitmeden önce bir "ayağımın tozuyla" blog geleneği olarak havaalanından ulaşım, toplu taşıma ve  kalınacak yerler ile ilgili bilgileri önce yazmam gerek.

John F. Kennedy Havaalanı'ndan Manhattan'a gitmenin 3 yolu var.

1.si taksi, fiyatının 50-60 dolar olduğunu düşünebilirsiniz.

2. si Shuttle servis, önceden rezervasyonla ayarlayabilirsiniz. Fiyatı kişi başı 20 dolar civarı.

3.sü ise Metro yani subway. Bunun için havaalanını içinde "Air Train" yazan okları takip ediyorsunuz. Hangi terminalde olursanız olun havaalanı içinde ring yapan trene binip kendinizi Jamaica Station'a atın. Air train e binerken ücret yok, çıkarken metrocard alıp 5 dolar basıyorsunuz. Jamaica İstasyonu'ndan metroya biniyorsunuz,E treni sizi Manhattan'a götürecek. Metroya biniş tek yön 2.5$.

Şehirde 3 günden fazla kalacaksanız ve çoğunlukla toplu taşıma kullanayım diyorsanız 30$ verip haftalık Metrocard alın, Nyc subway uygulamasını telefonlara indirin  ve gerisini dert etmeyin. Sınırsız inip binebilirsiniz. Otobüslerde de geçiyor bu kart.

NYC yeraltından manzaralar

Metro ile ulaşım hızlı, fakat temiz olduğunu söyleyemem. Raylara dikkatli bakarsanız bol miktarda fare görme ihtimaliniz var 🙂 Bu sene ilaçlamışlar, bu gittiğimizde az gördük. Ayrıca her çeşit insan, sarhoş ve evsizler de sizinle aynı treni paylaşıyor olacak. Ha benim için problem yok, gittiğim yere hızlı ve ucuz gideyim diyenleri metroya alalım. Kendinizi güvende hissetmeyeceğiniz bir ortam kesinlikle değil, insanlar zararsız.

Nyc'de metroya subway deniliyor, biz genelde subway kullandık
New York taksilerine dışarıdan bakış

Tabii ki New York'a gidip taksiye binmeden dönmek de olmaz… Buranın üstlerinde üçgen reklam panolu taksileri meşhur. Elinizi attığınızda duracak kadar da çoklar. Aslında taksi de demiyorlar bunlara, New York'ta taksinin adı "Cab".

"Taking a cab" yani taksiye binmek çok pahalı değil, 4 kişiye kadar alıyorlar. Yer altından gitmediği için etrafı seyrediyorsunuz, hem de Nyc'deki taksi konseptini görüyorsunuz. Bizden farklı olarak şoför ile aranızda şeffaf bir paravan olacak, takside kredi kartı geçiyor ve şoföre bahşiş bırakıyorsunuz! "Daha neler!" dediğinizi duyar gibiyim 🙂

Taksiye içeriden bakış

Ne zaman kısa zamanda çok yer görmek istesem Hop on Hop off otobüslere binerim. Hava güzelse üst katta yerinizi alıp yorulmadan gezebilirsiniz. Kulaklık ile rehberlik hizmeti de var. New York'ta hiç binmedim, alternatif olarak düşünülebilir.

"New York'ta nerede kalınır?" derseniz, "Manhattan olsun çamurdan olsun" cevabını veririm. Çünkü gezilecek yerlere yakın olmak çok işinize gelecek, üstelik Manhattan en güvenlisi. Ben ilk gittiğimde merkezi lokasyonlu bir hostelde, 6 kişilik odada tanımadığım 5 kişi ile 1 geceliği 60$ a kalmıştım. Anladım ki New York'ta oteller pahalı arkadaş! Son 2 gidişimizde ise Olgun'un Fulbright bursluları ağından tanıdıklarının odalarını kiralıyoruz, epey ucuz oluyor. O yüzden otel ismi veremeyeceğim.

Bu gittiğimizde Manhattan'ın kuzey bölümü olan, adını şarkılardan çok duyduğumuz, tehlikeli bir yer sandığımızHarlem'de kaldık. Harlem eski Harlem değilmiş dostlar, orası da değişmiş. Afroamerikan dedikleri siyahi vatandaşların çok olduğu bir bölge olduğu doğru, ama tehlikeli bir ortam görmediğimi itiraf etmeliyim. Midtown'da bir yer ayarlamanız ulaşım açısından en rahatı olacaktır ama ille de Manhattan olsun diyorum ben!

East Harlem'den sokak manzarası

En eğlenceli kısım olan gezelim tozalım kısmına geçelim artık…

New York için gezmesi çok kolay bir şehir desem yalan olmaz, çünkü buranın eşsiz bir sokak düzeni var. Manhattan kuzeyden güneye inen avenue yani bulvarlar ve bunları dik kesen caddelerden oluşuyor. Bulvarlar da, caddeler de sayılar ile isimlendirilmiş. Bir de Broadway diye bir bulvarı var ki Manhattan adasını boydan boya çaprazlamasına kesiyor. Broadway'in diğer avenue yani diğer bulvarlar ile kesiştiği noktalar genelde görmeye değer meydanların olduğu yerler.

Times Square de Broadway'in 7. avenue ile kesiştiği, 47. caddede vuku bulmuş muhteşem bir yer. Nereye bakacağınızı şaşıracaksınız, milyonlarca ışık, yüzlerce panoda size göz kırpacak. Siz de binlerce turistin arasına katılıp onlarca fotoğraf çekileceksiniz.

Akın akın Times Meydanı 2010Times Meydanında kırmızı merdivenlerde bir mola verebilirsiniz.Karikatürünüzü çizdirmeye ne dersiniz?

Bu meydana gece de gelin, gündüz de gelin. Dükkanlar geç saatlere kadar açık. Uyumayan şehir diyorlar ya, uyutmayan yeri kesin Times Meydanı. Suçlu bulundu!

Gündüz de gel, gece de gel

Meşhur Broadway tiyatroları da yine bu civarda. Broadway müzikali New York'un olmazsa olmaz aktivitelerinden. Bilet fiyatları ile bilgileri ilerleyen bölümde anlatacağım.

5th avenue yani 5. bulvar dünyanın en ünlü, en lüks alışveriş caddelerinden. Paris'in Şanzelize'si varsa New York'un da Fifth avenue su var. Buranın en şatafatlı bölgesi 59. cadde ile 40. cadde arası denilebilir.

Fifth Avenue'da bir genç Melike, 2010

5th avenue da en ünlü markaların dehşetengiz vitrinli mağazalarını bulabilirsiniz. Apple store mesela, cam bir küp şeklinde ilginç bir dizayna sahip. İçeri girip aşağıya indiğinizde inanılmaz bir insan kalabalığı var. Duyan gelmiş belki 1000 kişiden kalabalık.
Cam bir prizma içinde Apple Store
İçerisi bunun 30 katı kadar kalabalıktı

5th Avenue üzerindeki Rockefeller Center isimli gökdelen de New York ünlülerinden, çoğumuz filmlerden tanıyoruz burayı. Bahçesinde buz pateni yapılan yer hani… Resmini görünce tanıdık gelecek 🙂

Rockefeller Binası'nın arkamızdaki kısmı kışın buz pateni alanı oluyor

Rockefellar'ın bahçesinde bir genç Melike, 2010

Rockefeller'ın üstüne çıkıp New York manzarası da izlenebiliyor. Bu gözlem noktasına Top of the Rock deniliyor ve ücreti 27$.

Bir başka manzaralı nokta adresi ise yine 5th avenue ile 34. caddenin kesişiminde yer alan Empire State Building. Ben buraya 2008'de yükseklik korkumu yenip tek başıma çıkmıştım. Bu sefer çıkmadık. Ücreti 27$ dan başlıyor. Ekspres giriş almazsanız çok sıra bekleyeceğinizi de unutmayın. Çakal turistler hem geceyi hem gündüzü fotoğraflamak için gün batımı zamanında çıkmayı tercih ediyor.

Empire State binası New York'un simgelerinden

5.bulvarın 59 la kesiştiği yerde Central Park başlıyor. Burası şehrin akciğerleri desek yanlış olmaz. Kocaman binaların arasında böylesine büyük ve doğal bir park adeta mucize. "Az daha küçük yapalım", "Kenarına bir alışveriş merkezi sıkıştıralım" dememişler, alabildiğine korumuşlar. İçerisi bambaşka bir dünya, göllerin içinde kuğuların, ördeklerin yüzdüğü, çimlerinde sincapların koşturduğu…

Central Park

Central Park sırılsıklam olsan da güzel

Park çok büyük. Yürüyerek bitirmeniz için yürümeyi gerçekten çok seviyor olup o güne başka aktivite koymamış olmalısınız. Biz de parkı büyük ölçüde görelim istediğimiz için bisiklet kiraladık. Biz bisikletleri alır almaz yağmurun başlaması kaderin cilvesi miydi bilmiyorum ama Central Park'ın yağmurda da çok güzel olduğunu biliyorum!

Bisikletin saati 15 dolar ama en az 2 saat kiralayın. 2 saati 20 dolardı diye hatırlıyorum. Bisikletçiden kilit istemeyi unutmayın. Pedal çevirip kendimi yoramam diyenler için 2 kişilik bisiklet taksiler var. Birisi sizin için pedal çeviriyor ve sizi gezdiriyor. Bunların 1 dakikası 1$ ile 4$ arasında değişiyor.

Burada piknik yapmak için hazırlıklı gelmediyseniz Boathouse'da bir şeyler yiyip için. John Lenon'u anmak için Strawberry Fields'a uğramayı unutmayın. Alice in Wonderland heykeli ile poz verin, ne de olsa o an siz de bir çeşit harikalar diyarındasınız.

Central park planı

Central Park'ın doğusu Upper East Side denilen bölge. Gossip Girl izleyicileri burayı çok iyi bilir, aşırı zenginlerin yaşadığı lüks bir semt. Bence gezecek çok bir şey yok, merak ediyorsanız taksi ile panaromik bir tur atsanız yeter. Her an karşınıza Serena veya Blair çıkabilir, dikkat!

Yine 5. avenue'un 40. Cadde ile keşiminde New York Public Library yani New York Halk Kütüphanesi binası da turistlerin uğrak noktası.

New York Halk Kütüphanesi

Kütüphanenin hemen arkasındaki Bryant Park bir çok aktiviteye ev sahipliği yapıyor. Gittiğiniz ayda bu parkta hangi aktiviteler var bakmayı unutmayın. Belki bir jonglörlük kursuna belki de bir yoga gününe denk gelebilirsiniz. Veya bir yaz akşamında açık havada film gösterimine katılabilirsiniz.

Bryant Park

Broadway caddesi ile bir bulvar kesiştiyse orada bir canlılık vardır mutlaka dedim ya, Central Park'ın güney batısındaki Broadway – 8th avenue kesişimindeki Columbus Circle da bu noktalardan.

Biraz güneye inip Broadway – 6th avenue kesişimine gelirsek Herald Square ile tanışacağız. Burası önemli bir alışveriş meydanı. Bizdeki Boyner mağazaları gibi farklı marka ürünleri bir arada satan çok büyük bir Macy'sburada konuçlanmış. Macy's e gitmek neredeyse bir turistik aktivite, o denli meşhur bir yer. Yine bu meydanda Victoria's Secret ve uğramak isteyeceğiniz bir çok marka var.

6.avenue ile 54.cadde kesişimindeki "Love" heykelini atlamayın!

Broadway ve 5th avenue kesiştiğinde ilginç mimari bir yapı karşılıyor sizi, Flatiron Building. New York'un önemli ikonik binalarından biri bu. İş merkezi olarak kullanılıyormuş.

Flatiron Binası

Empire State binası ve  Flatiron binasından başka New York silüetine imzasını atmış bir bina daha var ki bu da Chrysler binası.

New York silüetinde gözler hep onu arar: Chrysler Binası

Broadway ve 4th avenue kesişimindeki Union Square de çok hoşuma gider. Buradaki parkta bir internet molası verilebilir. AT&T Nyc'deki parklara internet hizmeti götürmüş. O yüzden park gördüğümüz yerde telefonları çıkarıp internete girmeye çalıştığımız doğrudur!

New York parklarında bedava internet var

Güneye ulaştığımıza göre artık downtowndayız. Buraları da gez gez bitiremezsiniz, her sokağı ayrı keyifli.

Chinatown denilen bölgede tüm levhalar Çince. Yine de kendinizi Çin'de hissedecek kadar Çinlileşmemiş. Biz gittiğimizde özel bir günü kutluyorlardı. Olayın ne olduğunu sorduğumuz Çinli polis bile bilmediğini söyleyince "Bizim de bilmemize gerek yok o zaman" deyip yolumuzu  Little Italy'e çevirdik.

Çin Mahallesine hoşgeldiniz!

Çinliler neyi kutluyor?

Little Italy denilen bölgeye geldiğinizi pizzacılar başlayınca anlayacaksınız. Bu küçük bölgede İtalyan yemekleri yenebilir, şöyle bir tur atılabilir. Fazla da oyalanmaya luzum yok, Soho sizi bekliyor.

Küçük İtalya'ya hoşgeldiniz!

Dışarıdan merdivenli binalar da New York'un simgesi sayılır

Soho özellikle kadınlar için New York'un gezmesi en keyifli yeri. Kadınlar için dememden anlamışsınızdır, burada alışveriş var! Broadway caddesi üzerindeki butiklerin tadını çıkarabilirsiniz. Bol sayıda da tasarım butikler, vintage mağazalar varmış buralarda ama benim moda ile olan ilişkim "kendime yakışanı giymek" seviyesinde kaldığı için pek tavsiye veremiyorum.

Soho'nun açılımı South of Houston yani Houston caddesinin güneyi demekmiş. Bir de Noho var, o da Houston'un kuzeyi. Noho'da meşhur New York University var, NYU dedikleri.

Bu gezide Meatpacking Districti ve Chealsea marketi çok sayıkladım, bir türlü gidemedik. Meatpacking District gece hayatının nabzını tutan bölgeymiş. Buradaki caz barlardan Blue Note her yerde karşıma çıktı, belki siz gidersiniz diye yazıyorum.

Chealsea market gurme şarküteri tarzı bir marketmiş. Böyle yerlerde bakınmayı çok severim. Bir dahaki sefere inşallah.

Buralara kadar gelmişken High Line isimli parkı da es geçmeyin.

Manhattan adasının en güneyi Financial district, yani finansal merkez. Sadece Amerika'nın değil, belki de tüm dünya borsasının nabzı burada atıyor. Ünlü Wall street, New York Stock Exchange yani borsa binası, meşhurboğa heykeli hep buralarda. Koca koca binaların arasına güneş zorla sızıyor, sokaklarda turistler bol bol flaş patlatırken şık plaza çalışanları da ortalıkta fink atıyor.

Dünyaca ünlü finans merkezi Wall Street

New York Stock Exchange yani New York Borsası

New York Stock Exchange yani New York BorsasıKadıköy Boğa heykelinin kat be kat zengini Wall Street'te, ismi "Charging bull". Yanına yanaşabilene bravo.
Adanın en güneyine bir tek finansal merkez için inilmez ya! Buraya kadar gelmişken Özgürlük Heykeli'ni de görün bari. Battery Park'ın içinden Statue of Liberty ve Ellis Adası'na tur düzenleyen feribotlar kalkıyor. Bu feribot turları ile Özgürlük Heykeli'nin olduğu Özgürlük Adası'na çıkma ve göçmenlerin Amerika'ya girmeden önceki geçiş noktası olan Ellis Adası'ndaki müzeyi görme olanağına kavuşuyorsunuz. Turlar 27 dolar civarı.

Amaaa, "Ben hiç para vermeyeyim, uzaktan fotoğraf çeksem yeter" diyorsanız da yine Battery Park'tan Staten Island Ferry'e binebilirsiniz. Bu feribotlar bedava, New York'un Staten Island denen kısmına yolcu taşıma amacıyla hareket eden ama bir çok turistin Özgür kadını fotoğraflamak için bindiği bir araç. Gidiş ve dönüş toplamda 40-50 dakika sürüyor.

Statue of Liberty, Özgürlük heykeli

Ellis Adası'nda göçmen müzesi

Feribottan Manhattan manzarası

Eiffel Kulesi'nin mimarı Gustave Eiffel'in Özgürlük Heykeli'nde de parmağı varmış. Adam belli ki neye elini atsa meşhur ediyor. Zira Eiffel kulesi nasıl Fransa'nın sembolü ise Özgürlük Heykeli de Amerika'nın sembolü. Her iki yapıyı da dünyada bilmeyen yoktur.

Manhattan ile Brooklyn'i bağlayan Brooklyn Köprüsü de görmeden dönülmeyecekler listesinde. Burası East River üzerinden geçen bir köprü, yaya ve bisiklet trafiğine de açık. Yürüyerek geçip köprünün ayağındakiBrooklyn Bridge Park'ta Manhattan manzarasına bakabilirsiniz.

Gotik mimarili Brooklyn Köprüsü

Brooklyn, Manhattan'ın yanında çok ezik kalan bir bölüm, genelde çok turist uğramıyor buraya. Ama Brooklyn Hights ve Williamsburg denilen bölgeleri artık gençler için cazibe merkezi haline gelmiş, çok tarz kafe ve restoranlara ev sahipliği yapıyormuş.

Manhattan'a geri dönersek, her caddesi ve sokağı görmeye değer, vaktiniz kalırsa Park Avenue ve Lexington Avenue'da da yürüyüp mağazaların keyfini çıkarabilirsiniz.

Broadway müzikali New York'un olmazsa olmaz aktivitelerinden demiştik. Her yerde gördüğünüz afişlerden sonra siz de mutlaka birine gitmek isteyeceksiniz. Şu aralar Book of Mormon ve Wicked en çok izlenenlerden. Bunlara gitmek isterseniz kişi başı 160-195 doları gözden çıkarın. Gitmeden çok önce bakmama rağmen daha ucuzunu bulamadım.

İlla bir Broadway şovu olsun ama çok pahalı olmasın derseniz New York'un çeşitli yerlerinde hizmet veren TKTS gişelerine uğrayın. Burada daha az popüler şovların biletleri %50 indirimli satılıyor fakat aldığınız bilet o güne ait olmak zorunda. İleri bir tarihe bilet almanız mümkün değil.

Büfelerin açılış saatlerine ve yerlerine internet sitesinden bakabilirsiniz. Tkts'in Times Square'deki büfesinin yeri çok kolay, kırmızı merdivenlerin altında. Hatta bu kırmızı merdivenler de Tkts büfesine aitmiş. Biz daha erken açıldığı için ve daha az sıra olduğu için South Street Seaport şubesinden bilet aldık.

Biz, bir müzikal klasiği olan "Phantom of the Opera" Opera'daki Hayalet'e gittik. Sahne geçişleri akıl almazdı, müzikleri etkileyiciydi. Öyle görseller kullanıyorlar ki tiyatro değil, film sahnesi sanıyorsunuz. Broadway, gösteri sanatlarının piri imiş gerçekten, görmeden dönmeyin derim.

Operadaki Hayaletin Broadway'de 25. Yılı

New York seyahatinizin bir başka aktivitesi de birbirinden ilginç müzeler olabilir. 2008'de gittiğimde New York City Pass alıp en önemlilerini gezmiştim.

Museum of Modern Art (MoMA) New York'un en gözde müzesi, modern sanat eserlerinin sergilendiği müzede Van Gogh'un Starry Night'ını da görebilirsiniz.

Bilimseverlerin bayılacağı American Natural History Museum. Friends dizisi hayranları Ross'un çalıştığı müzeyi görecekler. Çocuğum olsa buraya kesin götürürdüm.

Metropolitan Museum of Art'ta bütün dünya tarihine ait sanat eserlerini göreceksiniz. Türkiye'ye ait çiniler bile var. Çok büyük bir müze. "Met" olarak kısaltılıyor. Met'in merdivenlerinde bir çok New Yorklu oturup bir şeyler yer içer ve caddedeyi izlerler. Böyle de ünlü bir yerdir.

Guggenheim Müzesi de modern mimarinin eşsiz örneklerindenmiş. İçeride dönerek yukarı tırmanan bir yokuş var. Perşembe günleri kapalı oluyormuş

City Pass içerdiği tüm atraksiyonlara öncelikli giriş sağlıyor, sıra beklemiyorsunuz. Şimdi gerek var mı bilmiyorum, bir muhasebe yapılabilir. Hesabı yaparken Metropolitan Museum of Art'a girişin bağış yöntemi ile olup 1 cent bile bağışlayabileceğinizi göz önünde bulundurun. Museum of Modern Art ise cuma günleri ücretsiz. Yine de almak mantıklı olabilir, sizin zevkinize ve programınıza bağlı.

Carnigie Hall New York'un en büyük klasik müzik konser alanı diyebiliriz. Buranın akustiğinin muhteşem olduğu söyleniyor. Biz Olgun'un bağlantıları sayesinde buraya ücretsiz gittik, kulağımızın pasını sildirip çıktık. Klasik müzik severler programa bir göz atsınlar derim.

Carnigie Hall ana salon

Ana sahne

Bu sene gittiğimiz küçük salon

Bu sene dinlediğimiz Apollo Chamber Players

Burada küçük bir anı devreye giriyor. Bu sene konserine katıldığımız grup ara verdiğinde bir adam yanaşıp bize grubun cd sini uzattı ve "complimentary" olduğunu söyledi. Yani ücretsiz veriliyor. Aslında kelimenin anlamını çok iyi biliyorum, ama beynimin Türk tarafı devreye girdi ve "sana bir şey uzatılırsa sakın kabul etme" bilinci ile adamın dediğini dinlemeden "no thanks" diyerek bedava cd yi reddettim. Zaten herkes çok şık giyinmişti ve ben kendimi çok paspal hissediyordum, üstüne yaptığım kabalık ile de yerin dibine geçtim 🙂 Siz siz olun, Carnigie Hall a giderken özenli giyinin ve size söylenenleri iyi dinleyin 🙂

Gurmeler için bir cennet olduğu söyleniyor New York'un. Bizim gittiklerimiz,

Mercer Kitchen Soho'da bir restoran, elit ve nezih olduğunu söylebilirim. Ucuz bir yer sayılmaz. Bir çok New York rehberinde tavsiye edilmiş olduğu için gittik, güzeldi.

Keens Steakhouse, Olgun'un bir arkadaşı götürdü bizi buraya. Adeta bir pipo müzesi gibi olan bu restoran, tarihi ve bir o kadar da  lükstü. Eskiden sadece üye olan erkeklerin alındığı bir klübün mekanıymış burası. Fiyatları bizim yemeğe ayırdığımız bütçeyi biraz aştığı için çok keyif aldığımızı söyleyemeceğim. Lezzetliydi oysa ki.

Peter Luger diye bir steakhouse varmış bir de, biftek konusunda New York'un en iyisiymiş. Manhattan'dan kalkıp Brooklyn'e gidiyormuş insanlar burada yemek için. Çok önceden rezervasyon gerektiriyormuş, biz yapmadığımız için gidemedik.

Manhattan'da hamburgerin adresi Burger Joint ve Shake Shack imiş.

Tatlı denilince Magnolia Bakery için ölüp bitiyor herkes. Maalesef biz önünden geçerken çok toktuk, deneyemedik. Ama tatlı krizimizi Max Brenner'de dindirmeyi ihmal etmedik. Burası Union Square'de 14. cadde ile Broadway kesişimine yakın bir yerde. Uğrayın, çok seveceksiniz.

Magnolia Bakery çok iyiymiş

Maxx Brenner

Max Brenner'i atlamamanız için koydum bu fotoğrafı

Bir de Soho'da Balthazar'ı herkes yazmış. Brunchın tek adresiymiş, öve öve bitirememişler. Oraya da gidemediğimiz için meraktan çatladık.

Eataly, İtalyan mutfağına ait ürünlerin satıldığı ve aynı zamanda yenildiği büyük bir kompleks. Biz gittiğimizde sadece ayakta yemek yenilen bölümler boştu, o yüzden rotayı başka yere çevirdik.

Eataly'de hem alışveriş yapılıyor

Hem de yemek yeniliyor

Hafif öğle yemekleri ile geçiştirip formunu korumak isteyenler de düşünülmüş New York'ta. Sadece sandiviç, salata ve çorba satan zincirler var. Pret A Manger veya Hale and Hearty Soups aklımda kalmış olanlar.

Hale New York'ta kendi adına açılmış çorbacıları görünce çok sevindi.

Tabii ki bir de sokak satıcıları var New York'un. Helal et satan büfelerden yayılan kokular bütün şehri sarmış desem abartmış olmam.

New York'ta sokak yemeği her yerde

Bu gidişimizde yorgunluktan gecelere akamadık. Önceki gidişimizde tavsiye üzerine sürprizli bir mekana gitmiştik. Barın adı Please Don't Tell (PDT). "Lütfen söylemeyin" anlamına gelse de ben biraz çıtlatayım 🙂 1. avenue ile A avenue arasında St Marks Place sokağında bir hotdogcuya giriyorsunuz, salaş olan bu hotdogcunun içinde bir telefon klübesi var, telefonu kaldırın ve eğlence başlasın diyorum 🙂

Alışveriş New York'un her yerinde. Amerika'ya gider iken adlı yazımda bahsettiğim mağazalara uğrarsınız zaten.

Hediyelik eşya dükkanlarından I love NY veya Özgürlük Heykeli temalı bir şey almadan New York'tan çıkış yok!

New York hatırası

New York'ta Downtown'da Century 21 adlı büyük ucuzluk mağazasında çeşitli markaların indirimli ürünlerini bir arada bulabileceksiniz.

Ama çok daha ucuz alışveriş için sizi New York'un 1 saat uzağındaki Woodburry Common Premium Outlet'e davet ediyorum. Buraya ulaşım ayrıntıları için tıklayın.

Araba kiralamayı kimse tavsiye etmedi, otobüs daha kolaymış. New York'un otobüs terminali olan Port Authority'den otobüse binebileceğiniz gibi bir kaç dolar fazla verip sizi evden alıp eve bırakan servislerden yararlanabilirsiniz. Otobüsler 40 küsur dolar, servisler de 49$. Otobüsler size bir kupon kitabı veriyorlar ve bu kuponlar ile mağazalarda ekstra indirimler alıyorsunuz. Bu kupon kitabının değeri 10dolar.

Ulaşım için o kadar para verip oraya gidince azıcık bir alışveriş yapılmaz tabii. Yemeden, içmeden, tuvalete girmeden alıyorsunuz da alıyorsunuz 🙂 Bütün bu aldıklarınızı elde taşımamak için oraya bavulla gidenler çok. Veya orada kilitli dolap kiralıyorsunuz, 10$ a. 1 dolap yetmiyor çoğunlukla, siz en iyisi yanınızda bavul götürün veya oradan alın.

Biz sabah 9.30'da orada olup akşam 5'te ayrıldık. Daha uzun da durabilirsiniz, servisinizin saatine bağlı.

New York bu, dipsiz kuyu. Ne gezerek bitirebildim, ne de yazarak… Gitmeyecek olan için çok uzun bir yazı oldu, okuyabilenlere teşekkür ederim. Gidecek olanlar için de detaylı bir New York gezi rehberi oldu sanırım. Tepe tepe kullanın 🙂

Amerika'ya gider iken yazımı okumayanlar buraya tık tık

Diğer Amerika yazılarım için de buraya tık tık…

Yeni yazılarımdan haberdar olmak için Facebook sayfamı beğenebilirsiniz 🙂

Yorumlar (75)

  • Gerçekten okuduğum en detaylı New York yazılarından.
    Bu yaz planladığım Amerika seyahatimden önce mutlaka notlar alacağım.

  • Nisan'ın son haftası New york'da olacağım. Yazınız sayesinde haritam yer imleriyle doldu. Teşekkürler. Woodbury Commons için otobüs bileti Groupon'dan yaklaşık yarı fiyatına alınabilir.

  • Merhaba Melike, çok güzel bir blog tebrik ederim. Bugüne kadar hiç Amerika'ya gitmeyi düşünmezken bir fırsat çıktı ve mayıs ayında New York'a gidiyoruz. Yazdıklarından çok faydalandım, yine de sorum olursa tekrar yazacağım sana.
    Çok sevgiler
    Esra

    • Her zaman beklerim, umarım harika bir gezi olur. Çok beğeneceğinize eminim. Sevgiler.

  • Melike hanım merhaba. Yazınız New York hakkında okuduğum en güzel, en ayrıntılı ve en işime yarayacak yazıydı, teşekkürler. Biz de bu Haziranda 11 günlüğüne biri 10 Yaşında, biri 18 aylık iki çocuğumuzla New York'a gitmeyi planladık. Iki çocukla gezmek tabi biraz daha zor. Bu nedenle gezginlerin yazılarını teker teker okuyorum. New York için 5 gün yeter diye düşünmeye başladım. Kalan zamanımızda neler yapacağımıza henüz karar veremedik. Sizden bu konuda önerilerinizi rica edeceğim. Miami ve Orlando'ya geçmemizi mi önerirsiniz yoksa gemi turlarını mı? Bu turları Türkiye'den mi ayarlayalım, yoksa oradan daha kolay mı olur? Şimdiden cevaplarınız için çok teşekkürler.. Ben de gezmeyi çok seven bir insanım. Bir gün ben de sizin gibi bir blog açıp yazılarımı paylaşabilirim umarım !!\r\n

  • Merhaba Duygu Hanım, şimdiden hazırlanmaya başlamanız çok güzel! 1 hafta NYC için çok fazla değil, yeterli. 1 gün Woodburry'e gidilebilir alışverişe. Gidilmeyecekse 5-6 gün de yetebilir NYC'ye. Ama müze gezerseniz 1 haftada da sıkılınmaz sanıyorum, ben sıkılmazdım onu biliyorum :)\r\nAraba kiralamanızı tavsiye etmem NYC için. Otopark az ve pahalı diyorlar. Onun yerine taksi kullanabilirsiniz. Diğer eyaletler için gerekli olduğu konusuna katılıyorum :)\r\n

  • Ben de yorumlarınız için teşekkür ederim. Çok sevindim, yardımcı olabildiysem ne mutlu bana...

  • Melike hanım harika rehberliğiniz için çok teşekkür ederim.. Kasım ayının ikinci haftasında gerçekleştireceğimiz New York seyahatini sizin bilgileriniz ışığında gerçekleştireceğim. Fakat araç kiralama konusunda şimdiden kararsız kaldım.. genelde diğer eyaletler için şimdiden araç kiralıyoruz. erken araç kiralamak gerçekten ucuz oluyor... sizce hangi yol izlenmeli, ve 1 hafta sadece New York için çok mu fazla...Bilgilendirdiğiniz için şimdiden teşekkür ederim...

  • Merhaba,\r\n\r\nHenüz daha elimde hiç bir şey yokken keşfetmiştim blogunuzu. en ufak bir ihtimalim BİLE YOKTU. OKUYUP EZBERLEDİĞİM BİRKAÇ BLOGTAN BİRİ OLDU. SONRA BİRDEN "EVREN" BENİM İÇİN ÇALIŞMAYA BAŞLADI SANKİ VE 16-24 MAYIS ARASINDA NEW YORK'TA BULDUM KENDİMİ. GERÇEKTEN GEREK YOLCULUK ÖNCESİ GEREKSE DE GİTTİKTEN SONRA KARŞILAŞACAĞIMIZ ŞEYLER ANLAMINDA MUHTEŞEM BİR YAZI YAZMIŞSINIZ. 9 GÜNDE 210 KM YOL YURUYEREK KENDİ CAPIMDA BİR REKOR KIRDIM. :) ELİNİZE SAĞLIK, SİMDİ SIRADA DİĞER HAYALLERİM VAR :) İYİ SEYAHATLER :)