Fethi Fethiye

Fethiye yıllardır gitmek isteyip gidemediğimiz yerdi kardeşimle. Bir türlü kısmet olmadı, hep plan yapardık, hep iptal olurdu. E Egeliyiz, aslında yakın, ama bir o kadar uzaktık Fethiye’ye. Bütün arkadaşlarımın Saklıkent maceralarını dinlemiş ama kendimin gidememiş olması canımı sıkıyordu. Ve artık bu makus kadere dur diyecektik 🙂

Kardeşim Hale de temmuz ayında evlendi, ağustosta ilk 4lü tatilimize çıktık. Hepimiz yoğun çalıştığımız için tek uygun zaman Ramazan Bayramıydı.

Dedim ya, söz konusu Fethiye olunca aksilikler peşimi bırakmaz… Mayo, havlu ve su altı kameramızın olduğu çantayı evde bıraktığımı otele gelince farkettim! Bir şekilde halettik mayo ve havluyu, ama su altı fotoğraf makinesinin eksikliğini çok çektik. Fotoğraflayamadığımız her yer için tekrar gitmek zorundayız sanırım 🙂

Çevre gezisi olarak planladığımız bir tatil olduğu için yine otelimizi ucuz seçtik. Sadece uyumaya gidecektik. Ölüdeniz’de kalmayı uygun gördük ve booking.com üzerinden Morina adlı otelden yer ayırttık. Otelin gerçekten temiz olduğunu söyleyebilirim, bizim beklentimizi fazlasıyla karşıladı. Kahvaltısı çok süper olmamakla birlikte yeterli seviyedeydi. Denize 10-15 dakikada yürünebiliyordu, biz arabayla hareket ettiğimiz için denize yakınlığı fazla önemsemedik. Kısacası, memnun ayrıldık.

Odamızın balkonundan

Ölüdenizde otel alternatifleri için: https://www.neredekal.com/oludeniz-otelleri/

Ölüdeniz’in ölüdeniz olduğu yere, yani lagüne mutlaka gidilmesi gerek. Burası milli park olarak geçiyor, araçla giriş ücreti ödüyorsunuz. İçeride de şezlong ve şemsiye kiralamanız gerekiyor. Lagünde su çok durgun, sığ, yer yer kirli ve sıcak da diyebilirim. Ama biraz açılınca güzel bir suda yüzmüş oluyorsunuz. Burada kano veya deniz bisikleti kiralanabilir.

Ölüdeniz‘de yapılması gereken en önemli şeylerden biri de yat turu. Gelirgelmez Ölüdeniz çarşısında biraz dolanıp ertesi gün yat turuna çıkmak için acentalarla konuştuk. Bambaşka fiyat teklifleri vardı, 1 günlük yat turu için bazı tekneler 35 lira isterken bazıları 15 liraya kadar düşüyordu. Aslında hepsi aynı koylara gidiyor fakat yemekte bazıları sınırsız içecek verirken bazılarında içecek dahil değildi vs… Çok para vermeye gerek yok diyorum, çünkü biz en uygun fiyat verene gittik ve hiç bir kusur bulamadık. İstediğimiz içeceği ekstra olarak satın alabiliyorduk. Gidilen koylar o kadar güzel ki, tekne umurunuzda olmuyor. Zaten birbirine yakın koylar, yolculuk da hiç sıkmıyor. Turlar sabah 10 civarı başlayıp 17.30 sona eriyordu.

Gittiğimiz koylar: Soğuk su, St Nicholas Adası, Deve Plajı, Kelebekler Vadisi, Akvaryum koyu ve Mavi Mağara.

Mavi Mağarada suyun rengi bambaşka, Soğuk Su koyunda sıcaklık değişimleri inanılmaz, Akvaryumdaki balık çeşitleri şaşırtıcıydı. Gözlüksüz şnorkelsiz gitmeyin. Varsa sualtı kameranızı sakın sakın evde unutmayın!

Kelebekler vadisinde kamp yapmak bir çok üniversitelinin hayalidir. Biz de o zaman gidemedik, bu şekilde tekneyle gelmiş olduk. Deniz kenarında kamp alanı kurulmuş.

Kelebekler’de sahilde çadır alanı

İçeri doğru ilerliyor vadi. Bir süre yürüyorsunuz ve bir şelaleye ulaşıyorsunuz. Şelaleye kadar yürümek çok da kısa mesafe değil, yol taşlı, hava da sıcak olunca biraz yorucu olabiliyor. Benim de tekneden inerken terliğim kopmasın mı! Tekneden bana 5 numara büyük bir terlik verdiler ve onunla yürüdüm vadide, o yüzden ekstra zor geldi şelaleye ulaşmak. Kelebeklerin de burada olması gerekiyormuş ama bir çok kişi kelebek göremeden geri dönüyormuş. Biz biraz dikkatli bakınca birkaç kelebek görebildik. Onca aksilikten sonra Fethiye’nin bize yaptığı tek kıyak da buydu heralde 🙂

Vadide yürüyüş

Birkaç küçük kelebek

Fethiye ile Ölüdeniz arasında Kayaköy diye bir köy var görülmesi gereken. Burası mübadeleden önce Rumların yaşadığı bölge, terkedilmiş ve yıkılmış taş evleri görüyorsunuz. Burada yaşamış olan Rumlar, Türk halkıyla çok iyi geçinen, saygılı ve kültürlü kimselermiş. Evlerini öyle konumlandırmışlar ki, hiç bir ev bir diğerinin güneşini kesmiyormuş.

Kayaköy

Kayaköy

Bir akşam yemeğini Kayaköy’de yiyelim dedik. Dar yollarda arabayla epeyce dolandıktan sonra Jazibe adlı restoranı keşfettik. Dizaynı çok hoş, sahibi son derece ilgili, yemekleri de muhteşemdi. Kahvaltı organizasyonu da çok meşhurmuş buranın.

Jazibe Restoran

Jazibe

Fethiye gezisinde bir günümüzü de Yakapark, Saklıkent ve Patara’ya ayırdık. Önce Yakaparka gitmek daha uygun oluyor. Burası Tlos antik kentinin hemen ilerisinde, buz gibi kaynak suların aktığı bir yer. Çardakların altında gözleme yiyip ayran içiyorsunuz, serin serin dinleniyorsunuz.

Tlos Antik Kenti

Yakapark

Suyu o kadar soğuk ki, ayaklarınızı 5 dakika suda tutabilirseniz içecekler, 15 dakika tutabilirseniz yiyecek ve içecekler bedavaya geliyormuş 🙂

5 dakika bile duramadık 🙂

Gelelim Saklıkent‘e… Çok keyifli ve maceralı bir yer burası. Ama hiç fotoğrafımız yok maalesef. İçeri girmeden önce kısa bir araştırma yaptım. Buraya plaj elbisesi gibi bir kıyafetle girmek en uygunu. Mümkünse içinizde mayo olsun. Ayağınızın rahat olması çok önemli. Özellikle kelebekler vadisinde kopan terliğim ve orada yaşadığım konforsuz yürüyüşün ardından Saklıkent gezimin de berbat olmasını istemediğim için girişte satılan plastik patiklerden aldım. Herkese de tavsiye ederim, parmak arası terlikle bu parkuru tamamlamak imkansız gibi bir şey. Bunları yazmanın yararlı olduğunu düşündüm çünkü içeride kot pantolonlu sırılsıklam olmuş ablalar, terliğini kaybetmiş zorla yürüyen abiler gördüm.

Ha bir de elektronik aletleri sudan korumak çok zor, tedbirli gelmek lazım. Ya da içeriye bir şey sokmamak lazım ki bu da yürüyüş konforunuzu arttırır ama hatırasız dönmenizi sağlar.

Saklıkent kanyonuna girişte bel hizasına gelen buz gibi ve akıntılı bir suyun içinden geçiyorsunuz. Orası biraz zorlu, çünkü su sizi sürüklüyor, ayağınızın altında kayalar var, denge bulmak zor ve su çok soğuk. “Tüm kanyon böyle ise ben burayı bitiremem” diyordum ama orayı geçince en fazla ayak bileği yüksekliğinde suyun içinden yürüyorsunuz. Su her yerde bulanık, o yüzden bastığınız yer görünmüyor. Dikkatli olunması gereken ama son derece eğlenceli bir yolculuk.

Çıkışta epey yorulmuş ve ıslanmış oluyorsunuz. Yedek kıyafet alınmasında yarar var derim!

Biz Saklıkent’den çıkıp Patara plajına yöneldik. Aslında gerekli miydi sorguluyorum. Çünkü uzaktı, caretta carettaları göremedik ve çok dalgalı bir denizdi. Bir de oraya kadar gelmişken Kalkan’a da geçeyim diyorsunuz ama biz gittiğimizde hava kararacaktı artık. Biraz yüzüp geri döndük Ölüdeniz’e. Belki 1 tam gün Kalkan’a ve Patara’ya ayrılabilir.

Patara Plajı

Akşam yemeklerine gelirsek, bir akşam Fethiye merkezde “Fethiye Balık Hali“nde yedik. Burada balığınızı ortadaki balıkçılardan alıp, kenardaki restoranlara pişirtip yiyorsunuz. Restoranlar hemen hemen aynı, Foursquare uygulamasından en popüler olduğunu anladığım “Hilmi’nin yeri“ne oturduk. Buranın mezeleri diğerlerine göre daha özel ve çeşitliymiş. Rakı balık yapmak için çok güzel bir ortam, Fethiye’de bir akşam yemeğinizi balık halinde yemenizi tavsiye ederim mutlaka.

Fethiye merkezde eğlenmek için de Car Cemetery adlı mekana gittik. Canlı rock müzik barı bizim Kuşadası’nda alışkın olduğumuz bir konsept değil, ama çok hoştu. Ne zamandır canlı müzik dinlemek isteyen bana çok iyi geldi.

Car Cemetery Fethiye

Bir akşam da Ölüdeniz’de yedik yemeğimizi. Sahilde güzel restoranlar vardı, İtalyan konseptli birine girdik ve orayı da çok beğendik.

Biz yıllar sonra nihayet gidebildiğimiz Fethiye’ye bayıldık! Daha da yapılacak bir sürü şey kaldı. Bir daha gidersem yapılacaklar listesinde 12 adalar tekne turu (Fethiye merkezden kalkıyor) ve Kabak koyu var.

Yorumlar (21)

  • Çok güzel bir yazı elinize sağlık. Fethiyede yaşıyorum benden çok gezmişsiniz :D

  • Çok güzel bir yazı emeğinize sağlık bölgemizin tanıtımında yardımcı olduğunuz için teşekkür ederim.

  • Çok güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık. Oludenizde artik helpi yıktılar, plajlarındaki büfeleri kaldırdılar, yeni yeni kaliteli tesisler açtılar, her geçen gün dahada güzelleşiyor... yine gelin diyor oludeniz sizlere

  • Fethiye yolunacak kaz arayan esnaflar topluluğu. . Geceleri 5 dk sahilde bir şezlong a ücret isteyen bufelerinde marketlerinde otellerinde türk düşmanı olan İngiliz beldesi.

  • FETHİYE GEZİSİ İÇİN YAPTIĞIM ARAŞTIRMAYA KATKIDA BULUNDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM. sADE VE HOŞ BİR DİLLE YAZILMIŞ BU GİBİ İÇERİKLERİNİZİN DAHA DA ZENGİNLEŞMESİ DİLEĞİ İLE..

  • yazinizin basindaki bolumden alinti: "su altı kameramızın olduğu çantayı evde bıraktığımı otele gelince farkettim. Fotoğraflayamadığımız her yer için tekrar gitmek zorundayız"\r\nBu Benim. Lutfen copyright odeyiniz... :))

  • Biz bu ayin 20 tem.2015 de fethiye`ye gidiyoruz. Bu Jazibe restoranti merak ettim, tam nerde biliyormusunuz? ayrica yazilarin`dan cok faydalandik.tskler.slmlar