Amsterdam Gezi Notları

Kardeşim Hale ve eşi Hasan ile gezmeyi çok seviyoruz diye bu sene neredeyse bütün gezi planlarımız ortak. Bu sefer de onlar yıllık izinlerinde Avrupa'da olacaklardı ve son 3 günü Amsterdam'da birlikte geçirecektik.

Ekim'de Paris'te o kadar üşüdük ki "Mayıs'tan önce Avrupa'ya ayak basmam arkadaş!" diye karar aldık. Ve 17-19 Mayıs'ı Amsterdam gezimiz için uygun tarih olarak belirledik. Ne gaflet!

Gitmeden önce hava durumuna baktığımızda ne görelim, yağmur çamur, sıcaklıklar 10 derece, 12 derece… Yün kazaklar kondu bavula… Uçacağımız gün vize şirketinden pasaportlarımızı almaya İzmir'e gittim, hava 27 dereceydi ve benim elimde bir yün ceket, bir deri ceket, çantamda ise bere vardı. Oysa İzmir halkı tril tril elbiseleriyle boy gösteriyordu. Durumum Umut Sarıkaya'nın "mont beni" karikatüründen farksızdı…

Bu sefer vize başvurusunda da geç kalmıştık, Hollanda konsolosluğu yetişmez demiş. Biz de rotamızı Almanya'ya çevirdik. Vizeyi Almanya'dan alınca Avrupa'ya Almanya'dan giriş yapmanın daha sağlıklı olacağını düşünerek gidiş biletimizi de Almanya'ya çevirdik. Ve Köln'den Amsterdam'a trenle geçtik. Tam 5 aktarma yaptık, aktarma noktalarında yarımşar saat tren bekledik filan… Al sana üniversite yıllarında yapamadığın Interrail'in bir gecelik versiyonu… Bavullar ile istasyonlarda uykusuz kalma zevkini tatmış olduk.

Sabah 5, hava buz

Neyse uzun bir yolculuktan sonra cuma sabahı Amsterdam'a varmıştık. Merkez tren istasyonu yani Centraal Station' dan şehre giriş yaptık. Uçak ile gelmiş olsaydık da havaalanından bu merkez istasyona trenle gelecektik (3,70 Euro ya bilet alarak). Centraal Station'ın mimarisi ve görkemi sizi etkileyen ilk şey olacak Amsterdam'da.

Centraal Station, Merkez tren istasyonu

Otel seçeneklerine gelirsek, Amsterdam çok turistik olduğu için otel fiyatları çok yüksek. Biz kişi başı geceliği 60 euro olan biraz şehir dışında bir otel seçtik, Ibis Amsterdam City West. Ibis bir oteller zinciri ve Centraal Station'ın yanında da bir şubesi var. Fakat bizim gideceğimiz tarihte orası müsait değildi. Biz kendi otelimizden memnun kaldık, merkezden otobüs ile 10-15 dakikada gidebiliyorduk. Ama biraz daha geniş bütçeniz varsa merkezde tren istasyonuna yakın bir bölgede kalmanız size zaman kazandıracaktır.

Otelimizden merkeze gitmek için otobüs bekliyoruz

Şehir içinde ulaşım oldukça rahat, tramvaylar ve otobüsler var. Yürüyerek de gezilebilecek bir şehir aslında, ama yine de bazen kendinizi yormamak için toplu taşıma gerekiyor. Özellikle de oteliniz şehir dışındaysa kullanmanız şart. Toplu taşıma için 2 seçenek var:

Birinci seçenek, I Amsterdam kartı satın alıyorsunuz, hem toplu taşıma sınırsız, hem de bazı aktivitler ücretsiz (kanal turu gibi) ve bazı müzelere bedava veya indirimli giriş sağlıyor. Gitmeden önce sitesine girip bakın, hangi aktivitelere katılmayı düşünüyorsanız sizin için ekonomik olup olmadığına karar verin. Sitesi için buyrun tıklayın.

İkinci seçenek bizim gibi çok müze gezme odaklı olmayanlar için. Biz GVB'nin 72 saatlik sınırsız ulaşım kartını aldık. 16.5 euro idi. Bu kartı hem tramvaya binerken hem de inerken okutuyorsunuz. GVB sınırsız şehiriçi ulaşım kartı fiyatları için sitesine tıklayın.

Otobüs ve tramvay kullanacağımız zaman gidip duraklara bakıyorduk, her durakta oradan hangi numaraların geçtiği ve hangi duraklarda durduğunun listesi var. Centraal Station yani merkez tren istasyonunun önünden kalkan 5 numaralı tramvay benim favorim oldu, çünkü en turistik yerlede duruyordu.

Toplu taşımanın merkezi de İstasyon Meydanı

Amsterdam kanallar şehri, kuzeyin Venedik'i olarak anılıyor. Aslında Venedik'ten daha fazla kanala sahipmiş. Şehirde yapılacaklar listesinin en başına kanal turunu koyabilirsiniz. Böytlece şehri panaromik olarak görmüş oluyorsunuz. Turist tekneleri sizi gezdiriyor, bir yandan İngilizce anlatım var. Tur 1 saat sürüyor, ücreti 15 euroydu. Kalkış noktaları yine Centraal Station meydanında.

Kanal turlarının başladığı bölge de istasyonun hemen önü

İç içe köprüler

Bazı köprüler gerektiğinde açılıyor

Kanal turu esnasında Amsterdam'ın tipik binalarını görüyoruz. Aslında bütün sokaklar aynı gibi geliyor, evlerin farklılıkları ayrıntılarda gizli. Her binanın tepesinde birer kanca var, bunlar yükleri makaralar ile üst katlara taşımak içinmiş.

Evlerin yamukluğuna dikkat! Dancing House deniliyormuş bunlara, yani dans eden evler

Her binada var bu kancadan

Kanallarda yüzen evler göreceksiniz, boat house olarak geçiyor. Buralarda yaşayanlar var gerçekten. Ki turistlere kiraya da veriliyormuş, ilginç bir deneyim olmaz mıydı? Bir de yüzen gemi şeklinde lüks oteller var.

Stationsplein denilen merkez tren istasyonunun olduğu meydan her şeyin merkezi gibi. Buradan meşhur Dam meydanı yürüme mesafesinde. Dam meydanına giden 2 ana cadde var. Birisi Damrak caddesi, diğeri ise Nieuwezijds Voorburgwal. Bu birbirine paralel 2 ana caddenin aralarındaki sokaklara da girip çıkmak gerek, oldukça turistik bir bölge.

Dam meydanına gider iken

Damrak Caddesi

Dam meydanı Amsterdam'ın en meşhur meydanı. Burada neler mi var? Amsterdam Kraliyet Sarayı (Koninklijk Paleis), Hollanda hükümdarlarının taç giydiği bazilika Nieuwe Kerk, balmumu heykeller müzesi Madam Tussaud var. Bunların yanı sıra bir çok turist grubu ve jonglörler bu meydanda görecekleriniz arasında.

Kraliyet Sarayı

Dam Meydanındayız

Bir başka önemli meydanımız Rembrandtplein. Burası adını ünlü ressam Rembrandt Harmenszoon van Rijn' den alıyor. Hatta meydanın ortasındaki heykel, sanatçının ünlü eseri "Night Watch" ın temsiliymiş. Rembrandtplein kafelerin ve barların bol olduğu eğlenceli ve renkli bir meydan. Buradaki Starbucks'ın dizaynı çok güzel, kahve ve internet molası verebilirsiniz. Meydana çok yakın bir yerlerde Güllüoğlu tatlıcısına da rastlayabilirsiniz.

Rembrandtplein

Rembrandtplein'e Dam'dan yürüyerek gelin. Rokin caddesini de kullanabilirsiniz ama arka paralelindeki Kalverstraat sadece yayalara açık ünlü bir alışveriş caddesi. Bu caddede yürüyüp alışveriş yapabilirsiniz.

Remrandtplein'e yürüme güzergahındaki önemli turistik noktalardan biri Begijnhof. Spui meydanına çıktığınızda sorun yerini, içeriye bir tahta kapıdan giriyorsunuz. İçerisi küçük bir köy gibi, eski ahşap bahçeli evler var. Eskiden rahibeler yaşıyormuş bu bölgede.

Begijnhof'daki eski tahta ev

Begijnhof

Begijnhof'tan çıkınca Amsterdam Çiçek Pazarı'na, yani Bloemenmarkt'a çok yakınsınız. Bu çiçek pazarından sevdiklerinize çok güzel hediyeler alabilirsiniz.

Amsterdam çiçek pazarı

Yine bir meydan var bahsetmek istediğim, Leidseplein. Burası en canlı, en eğlenceli yerdi bana göre. Kafelerin restoranların bol olduğu, gençliğin cıvıl cıvıl olduğu nokta. Biz yemeklerimizi genelde bu bölgede yedik, yeme içme faslında anlatacağım…

Leidseplein Taksim Meydanı ise İstiklal Caddesi Leidsestraat'tır. Ortasından geçen tramvay da bu benzetmemi doğruluyor. Her ne kadar nostaljik olmasa da tramvay geçmesi buranın ulaşımını kolaylaştırıyor. Leidsestraat üzerinde güzel dükkanlar var, yine bol bol gezin. Benim en sevdiklerimden biri tasarım ürünler satan Pylones oldu. Dükkanların pazar günü de açık olması ayrıca hoşuma gitti.

Leidsestaat

Son önemli meydanımız da Museumsplein. Burası meşhur I Amsterdam yazısının da bulunduğu, müzeler bölgesi. Amsterdam'ın en önemli müzelerinden Rijksmuseum'un önünde duruyor mevzubahis yazımız.Van Gogh müzesi ve daha bir çok müze de bu civarda. Müzeler çok revaçta, önlerinde hep sıra var. I Amsterdam yazısı da ayrı bir alem, dünyanın bir çok yerinden turist burada fotoğraf çekilmeye geliyor.

Rijksmuseum ve I Amsterdam

Yanına yanaşabilir miyiz acaba derken

Biz de şekilden şekile girmeye başladık

Turist halleri

Museumsplein'e gelmişken 10 dakika yürüyüp Vondelpark'a gidin. Burası yemyeşil, şehrin ortasında bambaşka atmosferde bir park. Avrupa ve Amerika'daki bu tür parkları hep çok beğenip kıskanmışımdır. Mümkünse bisikletle gezilecek bir park burası.

Vondelpark Hatırası

Vondelpark ne güzel bir park

Amsterdam sadece meydanlardan ibaret değil, hemen hemen her sokağında canlılık, eğlence ve aktivite var. Görülmesi gereken diğer bölgelere gelirsek…

Red Light District, Kırmızı fenerli evler bölgesi Amsterdam'ın özgürlükler şehri olmasının sebebi diyebiliriz. Siz de burayı benim gibi bir cadde olarak hayal ediyor olabilirsiniz, aslında burası bir bölge ve sınırları Zeedijk, Kloneniersburgwal, Damstraat ve Warmoesstraat olarak belirlenmiş. Dam meydanından yürüyerek 5 dakika mesafede olan bu bölge seks turizminin merkezi.

Sokaklarda kırmızı lambalı camlı bölmeler var, camın arkasında bayanlar müşteri çekmeye çalışıyor. Vitrinden içeri bakarak geziyor her yaştan turist. Buralarda kendini pazarlayan bayanlara bakıp merak gidermek için gezenler sadece erkekler değil, bayanlar ve çocuklar da çok bu bölgede. Bazen kapıyı aralayıp pazarlık edenleri de görüyorsunuz, veya içeriden çıkanları… Bayanların fotoğraflarını çekmek yasak!

Red Light District – Kırmızı lambaların altında neler oluyor?

Seks shoplar ve seks temalı hediyelik eşyalar satan bir çok dükkan var bu bölgede. Zaten Amsterdam'da her yerde göreceğiniz "XXX" logosunın asıl anlamı farklı da olsa şu an şehirdeki seks ve uyuşturucunun özgür olmasının bir sembolü haline gelmiş. (Aslında x lerin şehiri koruduğuna inanılıyormuş)

Red light district ve diğer bir çok yerde de karşınıza çıkabilecek olan Coffee Shop adı verilen kafelerde esrar içmek ve içinde esrar olan keklerden yemek serbest. Bir çok turist bu Coffee Shoplarda farklı deneyimler yaşamak için Amsterdam'a geliyormuş. En ünlü Coffe Shop bir çok şubesini gördüğümüz Bulldog imiş.

Dam Meydanının batısında kalan Heren-Gracht, Keizers-Gracht ve Prinsen-Gracht kanalları Amsterdam'ın en güzel kanalları. Burada birbirini kesen 9 cadde (9 straatjes) isimli bölgede güzel tasarım eşyaların satıldığı dükkanlar, lüks butikler, güzel kafeler var. Amsterdamlı gençler turistik bölgelerde değil, asıl buralarda takılırlarmış.

9 caddelerde yağmur vardı

Bu bölgede Runstraat üzerindeki "De Kaaskamer" şehrin en iyi peynircisi diye duyduk, içeri girip tattık ve biraz peynir aldık. Daha sonra turistik bölgelerde karşılaştığımız ve bir kaç şubesini gördüğümüz Henri Willig Cheese and More'un da çok popüler olduğunu öğrendik. Peynirleri vakumlu ambalajlara koymuşlar, böylece hemen buzdolabına koymasanız da oluyor, eve gidene kadar (belki daha uzun süre) idare ediyor.

Peynir almadan dönmeyin!

Yine bu bölgedeki Spuistraat güzel alışveriş caddelerinden.

Museumsplein civarındayken Ferdinand Bolstraat caddesi üzerinde yürünebilir. Buradaki Duikelman adlı dükkanda binlerce çeşit mutfak eşyası satılıyor. Özellikle pastacıların bayılacağı bir dükkan. Cadde üzerinde 68 numarada.

Ferdinand Bolstraat'ı dik kesen caddelerden biri de Albert Cuypstraat. Buranın en önemli özelliği de pazartesiden cumartesiye her gün burada sabah 9.30 akşam 17.30 saatleri arasında pazar kurulması. Bu pazar kalabalık ve turistik, ama güzel ve  ucuz şeylere rastlamak mümkün. Albert Cuyp Market'ten başka Waterlooplein'de de güzel ve büyük bir pazar varmış ama biz oraya gitmedik.

Albert Cuyp Pazarı

Amsterdam'da neler yapılır sorusuna gelecek olursak,

Kanal turunu ilk sırada saymıştık.

Kanal turundayız

İlgi alanınıza göre müzelere gidebilirsiniz. Yalnız çok dikkat etmeniz gereken kural, Amsterdam'da zamanınız az ise müze biletlerini internetten veya oraya gittiğinizde turizm acentalarından almaya özen gösterin. Çünkü sıralarda çok zaman harcanıyor. Rijksmuseum, Van Gogh ve Madame Tussaud en ünlülerden.

Biz sanat müzelerini çok tercih etmedik ama Anne Frank House müzesini gezmeden geri dönemezdik. Bileti internetten aldığımız için çabucak girdik içeri. Anne Frank'ın 2. dünya savaşı sırasında 2 yıl boyunca ailesiyle gizlendikleri evi geziyorsunuz. Bu evde saklandıkları sırada Anne'nın yazdığı günlük daha sonra babası tarafından bulunmuş, kitap olarak basılmış, filmi de çekilmiş.  Ben "Anne Frank'ın Hatıra Defteri" adlı kitabı yıllar önce okumuştum.Saklandıkları yeri ve Anne'nin notlarını yerinde görmek, bir nevi tarihe tanıklık etmekti. Gerçekten etkileyici bir müze. Müzeyi gezerken bile 1 saatte o daracık yerden sıkılıyorsunuz, Anne ve ailesinin 2 yıl boyunca orada nasıl zaman geçirdiklerini hayal etmek çok acı.

Amsterdam Dungeon ise turistler için tasarlanmış bir başka aktivite. Orta çağda Hollanda'da gerçekleşmiş işkenceleri anlatan, Amsterdam'ın karanlık tarihine değinen bir show, interaktif bir korku tüneli diyebiliriz. Merak ettik, gidelim dedik. Biletimiz internetten almıştık, yine de bekliyorsunuz kapıda. En son akşam 5'te giriliyor içeri. İçeride sürekli yer değiştiriyorsunuz, her yerde farklı showlar var. Verdiğiniz 17.5 euroya değiyor mu, bizce hayır. Sadece aşağıdaki fotoğrafı çekildiğimiz için mutluyuz 🙂

Komik değil miyiz?

Heineken oranın en ünlü birası. Zamanımız olsaydı Heineken Experience adlı aktiviteye katılmak isterdim. Bu aktivitede Heineken birasının üretim aşamalarını tecrübe edip fabrikayı geziyormuşsunuz ve bira tadıyormuşsunuz.

Amsterdam planımızda beni en ama en çok heyecanlandıran aktivite de bisiklet turumuz olacaktı. Şöyle ki Amsterdam'da bisiklet bir sembol, bir ulaşım aracı. Heryerde göreceğiniz bisikletlerin park alanları oldukça geniş yerler kaplıyor.

Bir bisiklet otoparkı

Bu arada bisikletlerin eskiliği göze çarpıyor, bu da çalınma riskinin yüksekliğindenmiş. Çoğu bisiklette fren bile yok, geri pedal yaparak duruyorlarmış. Siz de Amsterdam'a gittiğinizde canınız bisiklete binmek isteyecek, ama bu o kadar da kolay değil. Çünkü önceden söylediğim gibi bisiklet burada bir ulaşım aracı, hızlı gidiyorlar. Siz ise bisikletin üstünde bir elinizde harita ile nereye gideceğinizi bilemeden yolları meşgul eden bir turist oluyorsunuz. Belki şehri iyice öğrendikten sonra gezinizin son günlerinde günlüğü 7-8 dolara bisiklet kiralamayı düşünebilirsiniz.

Çoğu bisiklet eski

Neyse ama çok güzel bisiklet turları var, bir rehber eşliğinde grup olarak sürüyorsunuz. Trip advisorda gördüğüm kadarıyla Joy Ride Tours ile ilgili süper yorumlar yapmışlar. Biz de rezervasyon yaptırdık, Vondelpark'ı gezip şehir dışına bisiklet ile çıkacaktık, yel değirmenlerini görüp peynir alacaktık… Ama aksilik oldu, hava şartları çok kötüydü ve biz gidemedik. Siz gidin bizim yerimize de olur mu? Ve mutlaka bana anlatın nasıl geçtiğini.

Bisikletsiz Amsterdam düşünülemez

Amsterdam'da neler yedik kısmına gelirsek…

İlk gün asıl aradığımız yeri bulamayarak bir İtalyan Restoranına girdik Leidseplein'in arka sokaklarında. Antonios adlı bu mekanın pizzası güzeldi, fiyatları normaldi, 11.5 euroya menüler vardı.

Asıl aradığımız yer iste Castell Barbecue idi. Burası bir steakhouse, etseverler için cennet diye duyduk. Siz de Amsterdam'da güzel romantik bir yemek yiyelim derseniz ve etle aranız iyiyse buraya uğrayın. Lokasyon aslında çok kolay, Leidseplein'de kanal kenarı. Mekanda şömine başında koltukta oturarak yiyorsunuz. Masa yok, kucakta yeniyor. Biz Türkler olarak misafirliklerde kucakta yemeye alışkın olduğumuz için zorlanmadık 🙂 Brasil Fabuloso yedim ve gayet memnun kaldım. Fiyatlar ve online rezervasyon için sitesine tıklayın.

Diğer bir gün de Foursquare den sushicileri kurcaladım. Malum Türkiye'de sushi her yerde yok ve çok pahalı. Gitmeden yiyelim dedik ve Sumo Sushi'yi bulduk Leidseplein'de. Buranın sistemi "all you can eat" yani "yiyebildiğin kadar ye". Yemek istediklerini sen seçiyorsun, çeşit çok fazlaydı, çorbalar da dahildi ve gelen her parça çok lezzetliydi (bana göre). Biz öğlen yemeği için gittik ve kişi başı 18.5 euro ödedik. Akşamları fiyat artıyormuş.

Sushimizi Sakuralar altında yedik

Bir gün Türk kahvaltısı edelim dedik. Haleler 1 haftadır yurtdışında oldukları için hasret kalmışlar. Burada Centraal Station'a yakın Nieuwezijds Voorburgwal'da İstanbul adlı bir yere gittik. Buranın çorbaları güzeldi, kahvaltısından da memnun kaldık. Garsonlar Türk'tü ve çok cana yakınlardı. Ağız tadıyla bir çorba içeyim diye Türk mekanı isterseniz tavsiye ederim.

Pastanelere gelince, Melly's Cookie Bar diye bir yer çarpmıştı gözüme Dam Meydanına çıkarken. Çok sevimli bir görüntüsü var. Garsonları biraz antipatik gelse de gidilebilir bir mekan. Yine Nieuwezijds Voorburgwal'da. Yine bir başka sevimlilik abidesi rengarenk pastane de Ferdinand Bolstraat üzerinde De Taart van m’n Tante. Çok doluydu, oturamadık. Red light bölgesindeki Metropolitan da cezbetti ama o an girmedik.

Melly's Cookie Bar

"Amsterdam'a geldim simit mi yiyeceğim" demezseniz Simit Sarayı da varmış, Kerkstraat üzerinde. Bazen insan yurtdışında yemek seçerken sıkıntı yaşıyor. Özellikle tatlı kahvaltılıklardan hoşlanmayanlar için iyi bir seçenek bence.

Amsterdam'dan hediye veya hatıralık bir şeyler alırken hiç zorlanmayacaksınız. Tasarıma çok önem veriliyor anladığım kadarıyla. Binaların bir tarzı olduğu gibi hediyelik eşyaların da tarzları var. Farklı tasarlanmış mutfak eşyaları, bateri bageti şeklinde chop stickler, ilginç kontakt lens kapları gibi ürünler satan bir çok dükkan gördük. Bıyık teması orada da çok moda, bıyık figürlü pipetler, anahtarlıklar, takma bıyıklar her yerdeydi. XXX temalı yani seks ve uyuşturucu mesajları veren hediyelikler de çoktu.

Peynir, çiçek pazarından soğan laleleri, Hollanda'da clog denilen tahta ayakkabılı hediyelikler en popülerleri.

Amsterdam'daki son günümüz 19 Mayıs'tı. Tesadüfen Türklerin motorsiklet ile geçit törenine rastladık. Motorlarda Türk bayrağı dalgalanıyordu ve motorcuların sırtında "Ne mutlu Türk'üm diyene" yazıyordu. Nereye gittiklerini bilsem arkalarından gitmek isterdim. Duygu seline kapıldım, göz yaşlarımı tutabildim desem yalan.

Türklerin geçiş töreni, tarih 19 Mayıs

Yine son günümüzde Olgun'un Belçika'da yaşayan kuzenleri bizi görmeye Amsterdam'a geldiler. Çok kısa görüşmüş olsak da gelmeleri bizi çok mutlu etti. Teşekkür ediyoruz 🙂

Ayşe, Soner, Olgun, ben ve Tamer

Biz Amstardam'da 3 tam gün geçirdik. Şehirden beklentinize ve ilgi alanınıza göre şehirde kalış sürenizi ayarlayabilirsiniz. Sanata meraklıysanız ve daha çok müzeye gidecekseniz daha uzun zaman ayırabilirsiniz. Ama şehri turist olarak görmek isterseniz 3 tam gün yeterli gelecektir. Daha fazlasında da sizi sıkmaz. Uzun bir tatiliniz varsa Amsterdam gezinizi Belçika ile veya Paris ile kombine edebilirsiniz. Paris için benim yazımı okumak isterseniz tıklayın.

Amsterdam Hatırası

Yorumlar (49)

  • Harika bir yazı çok bilgilendirici herşeyi not aldım. Sanırım gittiğimde elimle koymuş gibi heryeri bulabilicem :) Ellerinize sağlık

  • Merhaba Melike hanım, ben de yazılarınızı zevkle okuyanlardanım.Her yurtdışı seyahatim öncesi notlarınızdan yararlanıyorum.Çok açıklayıcı ve güzel yazıyorsunuz.Elinize emeğinize sağlık.Sevgiler...

  • Ellerinize saglık çok begendim yazıyı. :) \r\nAYNI ŞEYLERE YAKIN ŞÖYLE BİR YAZIMI DA OKUMANIZI İSTERİM.\r\nhttp://www.mylittleworldtour.com/amsterdam/

  • YAZINIZ, GERÇEKTEN ÇOK İÇTEN VE SAMİMİ.SİZ ANLATIRKEN SANKİ BEN DE SİZLERLE BERABER ŞEHRİ GEZDİM :) VE TATİLİMİZ İÇİN ÇOK FAYDALI BİLGİLER EDİNDİM; HATTA BİR KISMINI ÖZELLİKLE DÜKKAN VE CADDE İSİMLERİNİ NOT ALDIM.BİZDE EŞİMLE BİRLİKTE PAZAR GÜNÜ AMSTERDAMDA OLACAĞIZ 5 GÜNLÜK ORGANİZE ETTİK TATİLİMİZİ BELKİ BİR GÜN BRÜKSELE KAÇARIZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM. TK KORKUM HAVA MUHALEFETİ UMARIM GÜNEŞLİ OLUR.

  • MElike hanIM,\r\n\r\nbloğunuzu keyifle okuyorum. her seyahat öncesi önce sizin sitenize bakıyorum, artık alışkanlık oldu. elinize sağlık :) sevgiler..

  • 29 haziranda amsterdamdayız ... yazılarınızdan faydalanacağız ... çok güzel olmuş ... elinize sağlık ...

  • Merhaba.\r\nSize bu yorumu amsterdam dan yazıyorum. Dun oglen geldik buraya. Ancak aksamuzEri cikabildik disari ve bilincsizce kucuk bir tur yaptik sehirde. Eşimi sabah toplantısına yolladım. birazdan gelir heralde.şehir haritam ve sayenizde hazırladığım gezi planıyla 2 harika gün geçireceğimızı düşünüyorum. Dün Vapiano isimli İtalyan restoranında haRika makarnalar yedik. Central station a çok yakın. Başı yemekle sorunlu olanlara tavsiye ederim. Çok yakınında science center nemo var. Planlarım içinde orasını gezmek de var. Tavsiyelerine için teşekkürler. Sevgiler.

  • Merhaba Seda Hanım, size seyahatlerinizde rehberlik edebilmiş olmak ne güzel! Gvb kat Amsterdam'ın içinde geçerli diye hatırlıyorum. Şehirler arası biletler ayrıca satılıyor, rezervasyon istemiyor geneLde Avrupa şehirleri arasında. İyi gezmeler!

  • Merhabalar ,öncelikle gezi sitenizi çok faydalı ve akıcı bulduğumu belirtmek isterim.Elinize sağlık.Geçen yaz kardeşimle birlikte yaptığım amerika seyahatinden önce de özellikle new york yazınız çok faydalı oldu.Bulvar ve cadde numaralarını da yazınızda belirttiğiniz için hemen her yeri elimizle koymuş gibi bulduk.bunun için de ayrıca teşekkür etmek istiyorum :) 30 martta beni yine başka bir seyahat bekliyor.bu sefer arkadaşlarımla birlikte hollandaya gidiyoruz.İlk durağımız amsterdam olacak.Orada 3 gün kalıp rotterdam'a geçeceğiz ve 2 gün orada kalacağız.Ancak uçağımız AMSTERDAM'DAN KALKACAĞI İÇİN TEKRAR AMSTERDAMA DÖNMEMİZ GEREKİYOR.Şehirler arası tren seyahati için gvb kartı kullanabilir miyiz?ayrıca önceden bilet rezervasyonu gerekir mi?Bu konularda bilginiz varsa ve yardımcı olursanız çok sevinirim.Teşekkürler