Mostar Gezi Notları

Mostar Gezi Notları

 

Hırvatistan'dan kısa bir süreliğine çıkıp Bosna Hersek'e gidiyoruz. Amacımız bir Türk eseri sayılan Mostar Köprüsü'nü görmek.

Mostar Köprüsü

Dubrovnik'ten ayrılırken kiralayacağımız arabayı gitmeden önce internetten rezerve etmiştim ama para filan vermediğim için rezervasyonun garantisi konusunda şüphelerim vardı. Neyseki adamlar sözleştiğimiz saatte buluşma yerine geldiler. Ben internet sitesine bakarak firma isminin Easyrent olduğunu düşünmüştüm ama Unirent olduğunu anladım. Adı farketmez, ucuz teklifi veren kazandı! Fiyatı ilk yazımda yazmıştım, tık tık...


Navigasyon için tüm yolculuğumuzda bize yol gösteren akıllı telefon uygulaması Croatia Travel Guide by Tripso Bosna Hersek'te de işe yaradı. Dubrovnik – Mostar arası 2,5 saat sürdü. Yol boyunca yağmurun dinmeyişi de hatıralarım arasındaki yerini alsın…

Bosna Hersek'e girmek için önce Hırvatistan sınırından çıkıyorsunuz, Avrupa Birliği bölgesinden de çıkmış oluyorsunuz doğal olarak. Hırvat sınır kapısının ardından Bosna sınırı geliyor. Sınır kulübelerinden ve sınırdaki memurların kıyafetlerinden bile Hırvatistan'ın çok daha zengin ve fiyakalı bir ülke olduğu okunuyor…

Bosna Hersek Türkler'den vize istemiyor. Pasaportumuzu gösterip girdik. Sınır geçişleri çok zaman kaybettirmedi bize ama bazen çok sıra da olabiliyormuş.

Bosna'da para birimi Mark. Biz çok vakit geçirmediğimiz için ve sadece turistik bölümde dolaştığımız için Euro ile idare ettik.

Bosna coğrafi olarak Hırvatistan'a benziyor, her yer yeşil. Binalar ve şehirler daha bakımsız, duble yolları yok, tek şerit gidiş, tek şerit geliş… Bosna'da yok, bizde (Türkiye'de) duble yol var diye gerinmeyelim çünkü insanların trafikte birbirine olan saygısı bizden kat be kat üstün. Sarı ışığı görür görmez korna öttüren amcalardan görmedik hiç.

Yolda koyun sürüleri ile karşılaşıp geçmelerini beklemek ise Türkiye'den tanıdık gelen bir manzaraydı…

Arabamızın dibinden geçen koyunları hiç yadırgamadık…

Mostar'da görülmesi gereken yer köprü ve etrafı… Şehre girince "Stari Most" tabelalarını takip ediyoruz. Stari, eski; most ise köprü demek. Köprü'yü bulmak hiç de zor olmuyor.

Evet eski bir köprü, 1566 yılında yapılmış… Kanuni zamanında Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayreddintarafından o zaman için ustalık gerektiren yöntemlerle inşaa edilmiş ve tam 426 yıl ayakta kalmış. Rekor daha da uzatılabilirmiş, eğer Yugoslavya'nın parçalanması sırasında Bosna'da acımasız bir iç savaş çıkmasaymış… Bu çirkin iç savaş yüzlerce insana da kıymış, 426 yaşındaki köprüye de…

Neretva nehri üzerinden geçen ve şehrin Müslüman kısmı ile Hıristiyan kısmını birbirine bağlayan barışın sembolü tarihi Mostar Köprüsü 1992 yılında Sırplar tarafından bombalanıp harap ediliyor. 1993 yılında ise Hırvatlar tarafından tekrar bombalanıp tamamen yıkılıyor, köprüyü oluşturan taş bloklar Neretva nehrine gömülüyor…

1993'ü unutma!

1997 yılında ise Unesco ve Dünya Bankası iş birliği yaparak köprünün yeniden inşaa edilmesini sağlıyor. Köprünün restorasyonunu bir Türk şirketi olan Er-Bu gerçekleştirmiş. Böylece Osmanlı mirası Mostar Köprüsü yine tüm heybeti ile karşımızda…

Mostar Köprüsü altında biz…

Bulutsuzluk Özlemi'nin "Ne olursa olsun, yaşamaya mecbursun" şarkısında geçen "Mostar köprüsü çökmüş, Neretva ne kadar üzgün, kimbilir" sözleri artık daha bir anlam ifade ediyor benim için. Önceden Neretva'nın ne olduğuna bakmamışım bile…

Bu kadar yakın geçmişte savaş görmüş bir şehir elbette ki insanı hüzünlendiriyor. Binalardaki mermi izleri, köprünün ayağındaki savaş fotoğrafları sergisi savaşın izlerinin silinmediğinin göstergesi.

Binadaki mermi izlerine dikkat!

Mostar köprüsü etrafında her şey karpostal görünümde. En amatör fotoğrafçı bile buradan güzel pozlar çıkarabilir. Bunun en büyük sebebi Neretva nehrinin rengi bence! Yemyeşil su ve yeşilin başka tonu ağaçlar ile köprünün asaleti birleşince çirkin bir fotoğraf çekmek imkansız.

Çirkin fotoğraf yoktur, instagramsız telefon vardır!

Mostar silüetinin en önemli öğeleri de camiler. Karagöz Bey Camii ve Koski Mehmet Paşa Camii en önemli ve büyük camiler.

Yeşil akan nehir, camiler ve ağaçlar ile

Köprünün nehir üzerinden yüksekliği  24 metre. Eskiden erkekler nişanlılarına cesaretlerini ispatlamak için köprüden atlarlarmış. Bizim damat Olgun'u atlatamadık köprüden… Şimdilerde sadece atlama ile uğraşan sporcular atlıyormuş.

Köprüden atlayamayanlar için nehir kenarına bir başka atlama platformu kurmuşlar…

Atlamak şöyle dursun, Mostar Köprüsü'nün üzerinde yürümek bile çok kolay değil. Eski mermerler oldukça kaygandı.

Köprü zemini

Köprünün etrafındaki sokaklarda gezerken kendimizi Türkiye'de hissetmememiz için hiç bir sebep yoktu. Önümüzde cami minareleri, bizim sokaklara benzer sokaklar, etrafta da bir sürü Türk turist olunca bir an yurtdışında olduğumu unuttum…

Sanki Türkiye'deyiz!

Mostar sokakları

Bizden izler taşıdığı için olsa gerek, Türkler'in özel bir ilgisi var Mostar'a karşı. Tüm gezi boyunca gördüğümüz en kalabalık Türk popülasyonu Mostar'daydı.

Mostar

Çarşıda hediyelik eşyalardan alıp, dolandık. Magnet fiyatları bir çok yere göre insaflı: 1 Euro!

Çok vaktimiz de olmadığı için hemen yemek faslına geçtik. Cevappi veya cevapcici denilen köfte için midemiz gerekli uyarıyı yapınca Sadrvan isimli restorana oturduk. Aslında nehir manzaralı bir çok restoran da vardı ama bu Şadrvan epey kalabalıktı, ortamı da güzeldi. İnternette de okumuş olduğum için tercih ettik. Biz her şeyi denemiş olalım diye National Plate aldık ama sarması dolması bizim Türkiye'dekiler ile yarışamazdı. Tabakta en beğendiğim yine cevapi köftesi oldu. Bir daha gitsem sadece cevapi alırım.

Sadrvan Restoran

Bosna Hersek'in meşhur köftesi "Cevapi", "kajmak"a banılarak yeniyor

2 kişilik national plate tabağına 20 euro ödedik. Yanında da ayran içtiğimizi söyleyeyim unutmadan. Sanki Türkiye'deyiz dememiş miydim?

Mostar'dan ayrılırken şehrin içinde biraz dolandık, şehirde gördüklerimizin içinde en güzel yerin köprü ve etrafı olduğuna karar verdik.

Mostar'da konaklamadık ama otel fiyatlarına bakmıştım, Hırvatistan'a göre çok ucuzdu!

Biz Mostar Köprüsü civarında 2 saat filan geçirip Dalmaçya kıyılarına geri döndük. Daha uzun zaman ayırabilecekler için öneriler:

Blagaj (Blagay) Tekkesi: Mostar'a 15 km uzaklıktaki Osmanlı tekkesi. Müslümanlığı yaymak için yapılmış. Nehir kenarında olduğu için doğası çok güzele benziyor fotoğraflardan.

Pocitel Köyü: Uzun süre Osmanlılar'ın Balkanlar'daki sınır kasabası olarak kalmış Pocitel. Taş binaları, medrese ve camisi için gidip görülebilir, bir "kava" yani "kahve" içilebilir. 

Mostar Köprüsü'ne bakınca şehir tam karpostallık. Karpostalın içine girdiğimizde ise her şeyin o kadar yolunda olmadığını görüyoruz, savaş mağduru bir kentle tanışıyoruz. Bazı şeylere uzaktan bakmak yetmiyor demek ki… "İçinde olmadan bilemezsin" derler ya, aynen öyle…

Karpostalın içine girdim, hüzünlü bir şehir buldum…

Son Yazılar
Yorum ( 2 )
  1. Gulcin Akbulut dedi ki...
    25 Ağustos 2014 at 21:00
    Cevapla

    yine guzel bir yazi.. Ilham veriyor tum yazilarin.Yazdim bir yere burayi da 🙂

  2. Melike Kutlay Cengiz dedi ki...
    25 Ağustos 2014 at 21:00
    Cevapla

    Yorumun için çok teşekkür ederim Gülçinciğim, mutlu oldum 🙂

Bir cevap bırakın