Seyahatlerde Bebek Beslenmesi

Seyahatlerde Bebek Beslenmesi

Yazılarıma bir itiraf ile başlamayı seviyorum. Bu yazıda da gelsin hemen bir tane: Anne olmadan önce “o doyunca ben de doymuş gibi oluyorum” gibi söylemler bana çok arabesk gelirdi ve beni bu çoluk çocuk işlerinden soğuturdu. Hiçbir zaman anaç birisi olmadım.

Ayrıca evhamlı ve pimpirikli, devamlı stresli anneler beni hepten geriyordu, her şey bu kadar zor olmamalıydı.

Bunun yanında çok pratik ve rahat tipler de yok değildi, çantasından bir şeyler çıkarıp bebeğini besliyor ama bunu çok büyük mesele haline getirmiyor.

Peki ben nasıl biri olacaktım acaba?

Ben ve ev işleri söz konusu olduğunda hiç kimse “aaa Melike çok pratik hamarat ve beceriklidir” demez. Hatta buraya bu cümleyi yazarken bile bir gülme geldi. Yine de “iş başa düşünce bir şeyler yaparım, beceririm” hırsı da yok değildi.

Ve anne oldum…

Gördüm ki bebek beslemek, çok hızlı büyüyen bir varlığın gelişimine ket vurmamak çok önemli. Her şeyi geçtim, insan görevini yerine getirememiş hissediyor. Hele de benimki gibi iştahsız bir çocuğunuz varsa siz gezerken suçluluk hissi de peşinizden geliyor. “Doydu mu şimdi bu çocuk” düşüncesi devamlı zihnimde yankılanıyor ve korktuğum şey başıma geliyor: O doymayınca resmen ben de doymuyorum.  Arabesklikse evet, bileklerimi kesecek kadar arabeskleşmiş olabilirim 🙂

Kendimi bu konuda biraz hassas bulsam da benden beterleri var, emin olun. Bebek sahibi olunca ister istemez birkaç Facebook anne grubuna üye oluyorsun. Bu gruplarda da konuya göre biraz inceleme yaptığımda gördüm ki çocuğunun her öğününü paylaşan, aklı fikri çocuğun “ne yediği” olan anne sayısı çok fazla. Başka anneleri kendi çocuğuna yedirdiği şeyler için azarlamak da epey yaygın bir davranış biçimi.

Gruplarda “Ek gıdaya geçiş serüveni” adı altında keçi boynuzu unundan pancakeler, avokadolu öğünler, güler yüzlü zeytin gözlü omletler havada uçuşuyor.

Bizim evdeki krepler de gülmesin mi?

Bir süre ben de bu konuya kafayı takmış olsam da kısa zamanda bu grupların kendime uygun olmadığını anlayıp hızlıca uzaklaştım. “Ek gıdaya geçişten serüven mi olurmuş, daha dünyayı gezecektik” dedim… Zaten yaşadığım küçük şehirde avokado bulmak o kadar da kolay değildi, en iyisi daha fazla moral bozmamaktı. Daha da iyisi bavulumu toplayıp avokado bulabileceğim  yerlere gitmekti belki 😛

Avokadonun peşinden Singapurlar’a kadar gittik… Fedakarlığa bakar mısınız?

Yine de o gruplardan edindiğim bilgileri eczacı kimliğimle süzüp maceracı kişiliğimle de yorumlayarak (:D) kendime göre bir stil yarattım. Şaka bir yana zaten her annenin de geleceği yer burası oluyor: Kendi yaşam tarzına göre bir beslenme düzeni oluşturmak. 

Şu anda Ekin 2 yaşında ve yemesi gereken bir çok şeyi yiyor. Kilosu o gruplardaki annelerin topluca depresyona girmesine sebep olacak noktada olsa da ben sağlıklı olmasına önem veriyorum.
Bir düzen sağlamaya çalışırken 15 ülke gezdik. Yurt içinde de birçok kaçamağımız oldu

Peki ben nasıl bir anneyim?

Ben de birçok anne gibi “sağlıklı beslenme” odaklıyım fakat takıntılı olmadığımı düşünüyorum, esneme noktalarım var.

Sonuçta seyahat tutkusu olan, çocuk oldu diye hayatını baştan aşağı değiştirmeyi reddetmiş de bir anneyim.

“Ne yardan ne de serden” deyip yollara düştüğümde bazen denizin ortasında teknede, bir çay ocağında, bazen de Türk kahvesi pişiren mangalda Ekin’e çorba yaptığım oldu. Ama gözünüz korkmasın, şartlar her zaman bu kadar zor değildi.

Esneme noktalarıma gelince: Bizim Sağlıklı beslenme mertebemiz henüz “glutensiz ve şekersiz besleniyoruz” “organik pazara gidip chia tohumu yiyoruz” “Hindistan cevizi yağından vazgeçemiyoruz” değil maalesef. Ben evde tatlı ve hatta tuzlu hamurişi seyler yapmıyorum, yaptırmıyorum. Kurabiye, poğaça filan bile… Bu sebeple aile büyüklerinden kınama aldığım bile oluyor. Ama seyahate çıkarken yanımda birkaç dilim kek börek bulundurmak çok işime yarıyor ne yalan söyleyeyim.

Birçok anne gibi ben de paketli gıdaya karşıyım. Ama seyahatlerde kuralları biraz yumuşatmak gerektiğini kabul etmek zorundayız. Tabii ki seyahate gittik diye çocuğu cipsle beslemeyeceğiz ama ara öğün olarak çubuk kraker çok da fena fikir değil 1,5 yaşından sonra. Veya kavanoz maması normalde yedirmiyor olsanız da gezilerde yanınızda bulundurmanız büyük bir mesele olmamalı diye düşünüyorum.

Paketli gıdaya karşıyım, ama sushi yemeyen bebek bizden değildir (!) 😛

Buraya kadar olan kısım laf salatası gibi gelmiş olabilir ama aslında “bu kadın nasıl biri, bu yazı bana yarar sağlar mı” konusunda fikir edinebilmeniz için yazdım bu kadar şeyi. Tamam tamam, biraz da içimi dökmüş olabilirim 😉

Beni iyi kötü anladıysanız birçok anneyi gezmekten alıkoyan “seyahatlerde bebek beslenmesi” meselesine dair nasıl çözümler bulduğumu anlatmaya başlayabilirim.

Bu yazıyı yazmak için de Ekin’in 2 yaşına gelmesini bekledim çünkü 2 yaşına gelip “bebek” statüsünden çıkana kadar türlü değişiklikler oluyor beslenme düzeninde.

Baştan da belirtmek isterim, her çocuğun huyu suyu sevdiği sevmediği şeyler farklı. Benim yapmaya çalıştığım sadece “yol göstermek”. Benim yaptıklarımı kendinize göre yorumlayabilirsiniz. İşin temeli evde ne yediriyorsanız dışarıda da onun bir benzerini sağlamanın mümkün olduğunu anlatmak.

İlk 6 ay seyahatlerde bebek beslenmesi

Bebeğiniz emiyorsa ve gaz problemini geride bıraktıysanız gezmesi en kolay dönem bu. Yanınızda hiçbir beslenme malzemesi taşımanıza gerek yok. Büyük rahatlık.

Emzirmeye elverişli kıyafetler giymek, emzirme örtüsü kullanmak, kanguruda emzirmek gibi ipuçları verebilirim.

Formül süt ile besleniyorsa iş biraz daha karışık, 2-3 biberon, biberon deterjanı ve yeterli miktar mama taşımanız gerekecek. Bir termos ve içinde ideal sıcaklıkta su bulundurmayı da ihmal etmemeli.

Biz hiç emzik biberon kullanmadığımız için benim bir sterilizatörüm olmadı. O yüzden boyutları nedir, seyahate götürür müydüm, bilmiyorum. Gidilen yerde kiralanıyor mu araştırabilirsiniz. Veya imkan varsa eski usul biberonları kaynatabilirsiniz. Zira birçok kişinin evde bile sterilazatör kullandığını sanmıyorum.

Biz Ekin 5,5 aylıkken ilk yurtdışı seyahatimizi gerçekleştirdik. İtalya’ya, Cinque Terre’ye gitmiştik. Pek bebek dostu bir yer olmamasına rağmen ben bulduğum her yerde oturup emzirmiştim.

Cinque Terre’de emzirme molası, bir kapının önünde

6.-8. ay arasındaki seyahatlerde bebek beslenmesi

Dünya sağlık örgütüne göre bu süreçte alınacak günlük ek gıda miktarının %20’yi geçmemesi gerekiyor. Yani bu aylarda ana gıdası anne sütü olmalı, ek besinleri tanıma evresindeyiz.

Ben bu evreye gelecek seyahatlerimi göz önünde bulundurarak ek gıda konusunda çok acele etmemiştim. Yavaş bir geçiş yaptık, zaten Ekin de böylesine müsade etti.

7 aylıkken çıktığımız 1 haftalık Singapur – Malezya seyahatinde ek gıda olarak sadece meyve tattırdım.

Hatta o dönem blw (bebeğin kendi kendini beslemesine dayanan bir sistem) deniyordum ve otelde odanın ortasına havlu serip çocugu ortasına oturtup eline avokado, muz veya bilumum meyveler verip yemesini bekliyordum. Pek de yemiyordu ama işte…

O bir hafta boyunca çorba yoğurt vs yemedi ama bence sorun değildi, eve dönüşte telafi edilirdi. Edildi de. Ama siz isterseniz yedirebilirsiniz, nasıl olacağını bir sonraki aşamada anlatıyorum.

Bu dönemden itibaren bebeğe su vermeye de başladığımız için suluğunu, biberonunu veya diğer malzemelerini yıkamak için bebeğe özel bulaşık deterjanı ve sünger de bizimle gezdi.

8.-12. ay arasındaki seyahatlerde bebek beslenmesi

Bu noktada işler biraz daha kritiklesiyor. Evet ana gıdamız yine anne sütü ama ek bir şeyler vermek de önemli hale geldi.

Ben bu saatten sonraki seyahatlerde otel yerine ev tipi konaklamalar tercih ettim veya mutfağı olan tesislerde kaldım. airbnb.com ilk baktığım yer oldu konaklama alternatifi ararken.

Otelde kalacaksam da yanımda küçük tekli elektrikli ocak ve bir cezve götürdüm. Ama bu yöntem bulaşıkları yıkama ve yapılan yemeği saklama açısından biraz daha zorlayıcı.

Peki mutfaklı yerlerde neler pişirdim? Aslında evde siz ne yediriyorsanız onu yanınızda götürüp hazırlayabilirsiniz. Sadece çorbalar evde et veya kemik suyundan yapılırken orada normal su oluyor ama birkaç gün idare edilebilir.

Ben evden tarhana, çorbalık karışımlar, erişte, biraz pirinç, biraz zeytinyağı, biraz yeşil mercimek (seyhatlerde en pratik, en favori protein kaynağım) yanımda götürüyorum.

Gittiğim yerde mutlaka yumurta, tereyağı alıp kahvaltıyı evde yaptırıyorum. Tabi seyahatlerdeki omletler pek güleryüzlü olmuyor ama ne yapalım 🙂

Yumurtalar bu sefer gülmedi, güldürmedi…

Marketlerden sebze alıp haşlayıp püre yapılabilir, çorba haline getirilebilir veya yemek olarak pişirilip sunulabilir. Sadece biraz zaman ayırmak yeterli.

Meyveler her yerde kolayca bulunuyor. Ben püre yapmakla hiç uğraşmadım, zaten Ekin de pek tercih etmedi ama kullanıyorsanız cam rende de unutulmasın.

Bu dönemde kavanoz mama da imdada iyi yetişiyor ama ben maalesef yediremedim.

Instagramda bir takipçimin önerisi ile “Konserve çorba” işine girmiştim ve aslında dahiyane bir fikirdi. Şöyle ki evde hazırladığınız koyu kıvamlı et sulu çorbaları kavanozlara koyup kavanozların kapağını “kışlık domates yapar gibi” vakumlu kapatıyorsunuz. Böylece çorbalar hangi sıcaklıkta kalırsa kalsın bozulmuyor. Çünkü kavanozun içinde hava kalmıyor ve bakteri de ürememiş oluyor.

Bu çorbaları seyahatte açıp, bir bardağa veya kaseye boşaltıp üstüne sıcak su dökerek kıvamını açmak suretiyle bebeğe yedirmek gerçekten çok işe yarar ve zaman kazandıran bir fikirdi.

Tek sorun ben kavanozu düzgün kapatmak konusunda kendime güvenmiyordum. Bakıcımıza hazırlattım hep. Bazen hayatmızı kurtarsa da bazen de iyi kapanmamış kavanozlara denk geldik, bir süre sonra bu yöntemden vazgeçtik.

Avent’in buharda pişirici mutfak robotu gibi bir aleti var. Bu mutfak robotumsu alet sebzeleri buharda pişiriyor, isterseniz püre de yapıyor. Ben bunu alma gereği duymadım ama severek kullanan seyahatsever anneler olduğunu biliyorum. Ben tekli ocak taşıyıp her şeyi onda yapmayı tercih ettim.

Bu dönemde restorandaki yemeklerden pek yedirmedim tuzlu olduğu için ama balık gibi sade bir şeyler sipariş ettiysem tadına baktırdım.

12. aydan sonraki seyahatlerde bebek beslenmesi

Bir önceki dönemi aynen devam ettirdim ama bu noktadan sonra işler benim için biraz daha kolaylaştı.

Dışarıdan yoğurt yedirebildim, yurtdışında bile “greek yougurt” adı altında sade yoğurt bulabiliyordum.

Restoranlarda ona da yedirebilecegim veya tattırabileceğim şeyler sipariş ediyordum ve biraz biraz yediriyordum. Çok sert ve çok soslu şeyler yiyemiyordu tabi…

Bebe bisküvisini evde yapabilen biri olmadım ama marketlerdeki glikoz şuruplu bisküvilerden de yedirmedim. Eczanelerde satılan Hünnap bebe bisküvisini içinde bir miktar şeker olduğu için ben 1 yaşından sonra vermeye başladım ama seyahatlerde gerçekten işe yarar bir atıştırmalık oldu.

Günümüzde çocuğuna muhallebi yediren anneleri resmen aforoz ediyorlar fakat ben başıma bir şey gelmeyecekse Ekin’e bazen muhallebi yedirdiğimi söylemek zorundayım 🙂 Özellikle Maldivler’de kaldığımız otelde Ekin pek bir şey yemeyince akşamları odada hep muhallebi yaptım.

Maldivler’de yanımda götürdüğüm “keçiboynuzu unlu şekersiz pudingi” (makarnalutfen.com) süt ile pişirdim, Hünnap keçi boynuzu bisküvisi ile tatlandırdım. Gördüğünüz gibi çocuğuna muhallebi yediren geleneksel bir anne olsam da keçiboynuzundan vazgeçmeyerek modern anneliğe de göz kırpıyorum 😉

18 Aydan sonra ise gerçekten daha da rahatladım. 2 yaşına yaklaşırken artık Ekinle yurtiçi kısa haftasonu seyahatlerine çıktığımızda yanıma yemek almasam bile oluyor. Restorandan çorba, lahmacun; marketten muz, süt filan idare ediyoruz. Yurtdışında da restoranda bir şeyler yiyeceğinden emin olsam yanımda çok fazla bir şey taşımam.

Ben plastik şeylerin bir süre sonra iyi temizlendiğinden emin olamadığım için ve  bulaşık yıkamaktan sıkıldığım için 18. aydan sonra suluk kullanmayı bıraktırdım. Suyunu cam bardaktan, pet şişeden içirdim. Yanımda tek kullanımlık pipet de taşıyorum, çünkü sütü pipetle içmeye alıştırdım.

Bitirirken kısa kısa:

Çocuğa yemek hazırlamak ve yedirmek elbet zaman alan bir süreç. Bu zamanı göz önünde bulundurarak çok sıkı programlar yapmamanızı öneririm. Bebekle geziliyor ama eskiye göre bir tık yavaş geziliyor.

“Bu kadar uğraşacağıma gitmem” diyenler olabilir ama ben de evde oturacağıma biraz uğraşmayı tercih edenlerdenim.

Evet o kadar eşyanın yanı sıra bir de yiyecek malzemesi taşımak ve yemek hazırlamak gerçekten yorucu, ama dünya üzerinde birkaç yer göreyim hevesiniz varsa da bebeğinizin olması sizi bundan alıkoymasın diye yazdım tüm bunları. “Bebeğim büyüyünce gezerim” diye düşünenlere de hayatın ertelemeye gelmediğini hatırlatmak isterim.

Böyle mutlu anlar için biraz uğraşmak şart…

Tatil anlayışı “her şey dahil konseptli çocuk dostu oteller” olan aileler de çok. Ben de belki 2. Çocuğum olunca bazen böyle yerlere gidebilirim ama oradaki açık büfe yemeklerdense otel odasında pişirdiğim basit çorba ve makarna daha sağlıklıdır diye düşünüyorum. Tabii biraz uğraşmış oluyorum ama işte zevk meselesi.

Bebekle seyahat ipuçları yazı dizime bu şekilde başlamış oldum. Kanguru seçimi, bebekle hayatımı kolaylaştıran aletler, bavul hazırlama listesi ve genel ipuçlarını içeren başka yazılar da yazmayı düşünüyorum.

Takipte kalmak için

Instagram hesabım bu linkte,

Facebook sayfam ise burada.
Afiyetli günler dilerim…

Son Yazılar
Yorum ( 5 )
  1. Sevda ALAN ELARABY
    5 Aralık 2017 at 04:39
    Cevapla

    Çok samimi ve fikir veren bir yazı olmuş. 😊 Hayat ertelemeye gelmez bence de. Kızım doğduktan sonra biz de hep gezdik. Yaşadığımiz ülke sınırları içinde gezdik eve hiç hapis olmadık. Zorlukları vardı evet zorlamadan da olmuyor ne yapalim?😂 Ek gıda sayfalarına ben de bir ara üye oldum. Onu yedirme bunu verme çatışmalarına biraz seyirci olup bana gore olmadigina karar verdidm ve ayrıldım. Öyle ya da böyle büyüyecek çocuk. Sevgini göster ve yapabildiğin kadarını yap diye düşünenlerdenim. Nitekim de öyle yaptım. Fas tan sevgiler, selamlar. 👋

    • Melike Kutlay
      7 Aralık 2017 at 12:33

      Aynı hisleri paylaşıyoruz 🙂 Fas’tan sevgiler mi? Hemen kaptım sevgiyi, rüzgar bizi de oralara atar umarım.

  2. neslihan
    5 Aralık 2017 at 08:42
    Cevapla

    Yine çok tatlı bir yazı olmuş.Elinize sağlık:)

    • Melike Kutlay
      7 Aralık 2017 at 12:33

      Teşekkür ederim 🙂

  3. nimet
    19 Aralık 2017 at 14:34
    Cevapla

    Melikecim, bu yazını şimdi okuyabilme fırsatım oldu. çok güzel yazmışsın. aynen ben de senn gibi yapıyordum.tarhana, makarna her zaman iş görüyor. tekli ocak satın almamıştım. otelin mutfagını kullanabildim genelde. ama ben çok uzun süreli seyahate gitmedim tabi. tekli ocak iyi fikirmiş. aklımda olacak.

Bir cevap bırakın Sevda ALAN ELARABY