Çıralı, Olimpos, Adrasan Gezi Notları

Çıralı, Olimpos, Adrasan Gezi Notları
 
2016 yılının yazından bir şey anlayan beri gelsin… Haziranda havanın geç ısınması ve ramazan, ardından 15 temmuz darbe girişimi ve ülkemizin içine düştüğü kaotik durum tabiri caizse yaz tatilini "kaynattı". Biz bile deniz kenarında yaşamamıza rağmen yazın geldiğini ancak ağustosta farkettik. Farkettiğimizde ise her zamanki gibi tutamadık zamanı, zaten geç gelen yaz, bir anda avuçlarımızdan kayıp gitti.
 

30 ağustos tatili salıya denk gelince hafta sonu ile birleştirip 4 günlük bir kaçamak yapmaya karar verdik. Yazı yakalamak ve sonuna kadar yaşamak için bundan iyi fırsat olmazdı. Bir ecza deposundan yaptığım alışveriş sonucu kazandığım otel konaklama hakkını kullanmanın tam zamanıydı.

Otel Antalya'nın Tekirova beldesinde, her şey dahil konseptli bir oteldi. Konaklamaya "her şey dahil" olunca açık büfe sırasında itiş kakış, şezlonglara sabahın köründe havlu koyma da dahildi tabii ki… 

Tatil köyü tatili

Söke'den uzuuun bir araba yolculuğu sonucu otele varınca ilk gün biraz dinlendik. Daha sonraki günlerde ise kendimizi dışarı atıp etrafı keşfettik. Bu yazıda da gezdiğimiz yerleri anlatacağım.

Antalya yolunda uğradığımız Salda Gölü gezi notlarımı okudunuz mu?

Etrafı keşfederken oraya yakın bir noktada eczacılık yapan bir üniversite arkadaşımın tavsiyelerini dikkate aldım. Ayşeciğim sağolsun güzel bir plan yaptı bize. Böylece Antalya'nın cennet doğasını kısa zamanda hızlı bir şekilde gezdik.

Bizim gezdiğimiz yerler, Tekirova ve güneyindeki yerler: Phaselis, Çıralı, Olympos, Adrasan (Görsel Googledan)

Çıralı, Olimpos ve Adrasan civarı aslında aşırı popüler yerler değil. Olimpos, maceracı üniversite öğrencileri ve özgür ruhlu kampçılar arasında bilinen bir destinasyon ama Çıralı ve Adrasan oldukça gölgede kalmış diye düşünüyorum, ki aslında harika yerler.

Az bilinir yerler olmalarının bir sebebi de buralara ulaşmanın zahmetli olması bence. Biz Söke'den 7 – 8 saat araba yolculuğu sonucunda ulaştık. Antalya'ya havayolu ile gelirseniz de fazladan 1-1,5 saatlik bir yolculuğu göze almalısınız. 

Buralarda gezerken biz kendi aracımızı kullandık. Minibüs, otobüs gibi ulaşım araçları da pek tabii kullanılabilir.

Civarda yapılacak aktivite çok, doğa harika, deniz ılık. Tam bebekli seyahate uygun. Ben buraların müdavimi olacak gibiyim, bayağı bayıldım itiraf etmek gerekirse. O halde doğudan batıya doğru anlatmaya başlayayım, bakalım siz de beğenip gitmeye karar verecek misiniz…

Ekin de Antalya'nın denizine bayıldı

1- Olimpos Teleferik

Sırf burası için ayrı bir yazı yazılabilir, ama ben derli toplu olsun diye bölgeyi tek yazıda birleştirmek istedim. "Valla adamlar yapmış ya" diyeceğiniz, eğlenceli, atraksiyonlu süper bir aktivite Olimpos Teleferik.

Olimpos Teleferik Tahtalı Dağı'na çıkarıyor

Aktivitenin özelliği, Tahtalı dağının eteğinden bindiğiniz teleferikle 2365 metredeki zirveye çıkmak. Tahtalı Dağı, mitolojideki adıyla "Tanrılar Dağı", Bey Dağları Milli Parkı'nın en yüksek dağı. Aynı zamanda Avrupa'da denize en yakın olan en yüksek dağ imiş.

Zirvedeyiz!

Yeri, bu yazıda anlatacağım gezi noktaları içinde Kemer'e en yakın olan, yani en doğuda kalıyor.

Olimpos Teleferik'e toplu taşıma ile ulaşım bilgisi için buraya tık tık… 

Teleferiğe çıkmadan önce mutlaka Olimpos Teleferik'in internet sitesindeki web cam görüntüsüne göz atın derim. Mesela bizim ilk çıkmayı düşündüğümüz gün hava çok bulutluydu ve bir şey göremeyeceğimizi söylediler. Hakikaten de web sitesindeki kamerada manzaradan eser yoktu. Mümkünse az bulutlu bir günü tercih etmeliymişiz.

Her yarım saatte bir kalkan teleferik, buçuk ve tam saatlerde hareket ediyor. Yoğunluğa göre ek seferler koyabiliyorlarmış. Açılış kapanış saatleri için buraya tık tık…

Olimpos teleferik ile bulutlar arasında bir tecrübe yaşamanın fiyatı kişi başı 65 tl. İlk bakışta pahalı gibi görünse de kesinlikle değiyor.

Teleferik epey büyük, kabinin içine 80 kişi sığıyormuş. Her yarım saatte bir, tek teleferik hareket ediyor. Teleferik yolculuğu 10 dakika kadar sürüyor.

Çıkarken bir uçta, inerken diğer uçta yer kapın mümkünse. Böylece hem dağ, hem de deniz manzarasına şahit olacaksınız. Ne kadar yükseğe çıktığınızı da etrafınızı saran bulutlar kanıtlar nitelikte.

Teleferikle zirveye çıktığımız gün 30 Ağustos'tu

Teleferik ile hareket ederken hem manzaraya hem de teknik detaylara şaşırıyor insan. "Burayı nasıl inşaa etmişler?" diye düşünmeden edemeyeceksiniz.

Zirvede güzel bir kafe işletiliyor. Kahveleri ve tatlıları bu tür "mecburiyet mekanları"na göre gayet iyi. Manzara eşliğinde bir şeyler yiyip içilebilir.

Manzara terası Finike – Side arasını panoromik olarak görebileceğiniz şekilde dizayn edilmiş.

Olimpos Teleferik'ten deniz manzarası

Atraksiyonlu aktiviteler yapabileceğiniz bir ortam da var. Gün doğumu ve gün batımları için de gruplar için organizasyonlar düzenlenebiliyormuş.

Bulutların üstünde adrenalin

2- Phaselis Antik Kenti

Olimpos Teleferik ile Phaselis antik kenti arası araba ile 5-10 dakika sürüyor, epey yakınlar.

Burası deniz kenarında bir antik kent. Antalya sıcağında önce antik kenti gezip sonra cup diye denize atlayabilirsiniz.  Ben eskiden ailemle gezmiştim ama bu gittiğimizde kapanış saati gelmişti, gezemedik.

Burası ile ilgili ayrıntılı bilgiyi gelin sevgili Gezen Anne'den okuyalım. http://www.gezenanne.com/2015/07/phaselis-plaji-antik-kenti.html

3- Ulupınar

Phaselis Antik Kenti'nden 15 dakika sürüş mesafesinde bir köy olan Ulupınar'da küçük şelalelerin üzerine inşaa edilmiş ahşap banklı restoranlar var. Restoranlarda masalar, uzun çınar ağaçlarının gölgesine yerleştirilmiş.

Burada birkaç restoran var, biz rastgele Ulupınar Çağlayan Restoran'a gittik. Ortam müthiş, gürül gürül akan sular, ördekler, ağaçlar, kuş sesleri…

Ulupınar'da restoranlar

Evet ortam çok hoştu ama yemekler vasattı. Hizmetten de pek memnun kalmadık. Bir tek tüm gün gezmekten çamur içinde kalmış arabamızı yıkadıkları için çok müteşekkir olduk kendilerine.

Ulupınar'da bu otantik ortamda bir yemek yemenizi mutlaka öneririm. Antalya koşullarına göre havası da çok serin bu köyün.

4- Olimpos – Çıralı – Yanartaş

Upuzun bir sahil düşünün. Bir ucunda Olimpos Antik Kenti, bir ucunda ise Yanartaş. Arasındaki bölge ise Çıralı.

Olimpos Sahili

Bu bölge sahilden birbirine bağlı olsa da arabayla gidildiğinde anayol üzerinde Olimpos'un sapağı ayrı, Çıralı'nınki ayrı. Yanartaş'a ise Çıralı üzerinden gidiliyor.

Olimpos, önceden de yazdığım ve bir çoğumuzun da bildiği gibi özgür ruhlu kişiler ve üniversite öğrencileri arasında popüler. O yüzden etrafındaki tesisler bungalov tarzı, restoranlar ekonomik. Konaklama yerleri genelde antik kent kısmının arkasında kalıyor. 

Olimpos Antik kenti hemen deniz kenarında, antik kentin önünden denize girebiliyorsunuz.

Olimpos

Antik kenti gezmek için giriş ücreti 20 lira, müze karta ücretsiz. Biz İş Bankası kredi kartlarımızı müze kart olarak kullanarak ücretsiz gezdik. (Ağustos 2016). Burayı gezmek için 1-2 saat arası zaman ayırabilirsiniz.

Olimpos Antik Kenti

Olimpos antik kenti

Çıralı, biraz daha konforlu tatil düşünen, ailelere yönelik bir tatil beldesi. Çok hoş butik oteller gördük burada, çıta epey yükselmiş. Örnek vermek gerekirse Villa Lukka'ya bir göz atabilirsiniz. 

Bungalovlar da çok var, üstelik konforlu görünüyorlardı. Karavanlar için park alanı da gördük. Anlayacağınız Çıralı, her tür maceraya olanak tanıyan konaklama seçeneklerine sahip. 

Pansiyonların çoğunun denize mesafesi uzak ama deniz kenarında da bazı pansiyonlar var. 

Sahilde yanyana balık restoranları birbirinden hoş görünüyordu. Restoranların yanındaki Hayriye's Gözleme ise ambiyansıyla insanı davet eden bir kafe.

Çıralı sahilinde hoş restoranlar vardı

Gözleme demişken, araba ile anayoldan Çıralı sapağına girip ilerlediğinizde karşınıza çıkacak Uluçınar Restoran'ı instagramda birkaç farklı takipçim önerdi. Bizim yemek vaktine denk gelmediği için odun ateşindeki gözlemeyi bir sonraki sefere bıraktık.

Çıralı-Olimpos sahilinde denize girmedik ama Beydağları Milli parkı olarak anılan bölgede dağların arasında kalmış, oldukça doğal bir sahildi. Kumsalın karadan ilk girişi kumluk, denize doğru ise taşlıktı. Suyu çabuk derinleşen cinstenmiş fakat çok berrak ve çoğu zaman dalgasız olduğu söyleniyor.

Çıralı – Olimpos Sahili

Çıralı'nın çarşısı ise bakınması zevkli küçük dükkanların bulunduğu, tatlı kafeleriyle sıkıcılıktan uzak bir yer. Yemek için Simge Restoran ve bir şeyler içmek için Mocca kafe ilk göze çarpan seçenekler. Biz Mocca'da oturduk ve çok beğendik.  

Çıralı Çarşısı

Mocca Cafe

Yanartaş'a gelince, bence ilginç ve mutlaka görülmesi gereken bir yer ama biz çok yorgun olduğumuz için bu seferlik çıkamadık. Yanartaş'ın gişeleri Çıralı'dan 3 km uzaklıktaymış. Giriş ücretini ödedikten sonra (2016 yılı için 6,5 lira) 20 dakika süren bir tırmanış macerası bekliyormuş sizi.

Yukarı çıktığınızda ise çam ağaçları arasında kayalar, kayaların arasında ise yeraltından sızan gazların etkisiyle yıllardır kendi kendine yanan alevler varmış. Macerayı seviyorsanız ortam gece daha otantikmiş, ama yol karanlık olduğu için tırmanmak daha zor oluyormuş.

Buranın raconu yanınızda sucuk veya marshmallow gibi çubuğa takıp ateşte pişirebileceğiniz yiyecekler bulundurmanız ve yiyeceğinizi bu esrarengiz alevler üzerinde pişirip afiyetle yemenizmiş.

Efsanesi de varmış Yanartaş'ın, ama gitmeden bu kadar ayrıntıya girmeye gerek yok diyorum, onu da bir sonraki sefere saklıyorum…   

5- Adrasan

Bu ismi ilk duyduğunda "Türkiye'de mi orası?" diye sormuş olan kaç kişiyiz? Evet, Antalya'nın batı kıyılarında küçük bir sahil kasabası burası. 

Harika bir rengi var denizin

İnternette genelde bungalovların olduğu yazsa da, Adrasan sahilinde bir çok pansiyon – butik otel tarzı oluşum var. Bence üniversiteli genç tatilinden aile tatili konseptine yükselmiş burası da.

Denizi kumlu-çakıllı karışık. Biraz insanın ayağına yapışabilen cinsten.

Adrasan'da denize girmek için süper bir yer önerisi: Adrasan sahilinin en sonunda Ford Otel var, yürüyüş yolu onun önünde bitiyor. Yolun bittiği yerde toprak bir yol yokuş yukarı devam ediyor. Toprak yokuşu tırmanıp ilerleyin. Araba ile gitmek de mümkün. Zaten yokuşu çıkınca yol kenarına parketmiş bir sürü araba göreceksiniz. Denize tepeden bakın, elverişli bir yerden de aşağı inip denize girebilirsiniz.

Böyle taşlık bir iniş var denize

Piknik yapan veya çadır kurmuş kişiler göreceksiniz. Biz pazartesi günü gittik, ortam güzeldi ama bayram ve tatillerde çok kalabalık olduğunu duyduk.

Adrasan Sahil

Bence Adrasan'da mutlaka yapılması gereken şey: Suluada'ya giden tekne turlarına katılmak. Ben Suluada'yı bir seyahat dergisinde görüp vurulmuş, hemen bir kenara not etmiştim. Bence siz de şimdi not edin.

 Suluada – Görsel Kaynağı tık tık

Tatil yaklaştıkça "Şimdi gözünüzü kapatın ve kendinizi bir yerde hayal edin" tipi durumlarda kendimi hep Suluada'da hayal ediyordum (Tabi bu tip durumlar neden oluşur diye sorabilirsiniz ama hayalkurmayı seven bir yanınız varsa beni çok yadırgamazsınız diye düşünüyorum 🙂 

Suluada – Görsel Kaynağı tık tık

İşin garibi buraya da Türkiye'nin Maldivleri diyorlardı. Antalya yolunda uğradığımız Salda Gölü için de Maldivler yakıştırması yapılmıştı, acaba hangisi daha Maldiv'di?

Suluada'yı görmeyi çok istiyorduk ve buraya tekne turları ile gidiliyordu ama şöyle bir sorunumuz vardı: 9 aylık bebekle tüm gün tekne turunda takılmak kolay olmayacaktı ve 1 günümüzü tekneye ayıracak kadar da bol zamanımız yoktu.

Ben de ne yaptım, birkaç saatliğine kiralayabileceğimiz bir balıkçı teknesi buldum. Önder Kaptan ile bizi Suluada'ya götürmesi için anlaştık. Kendisini bulduğum link için buraya tık tık 

Her şey güzeldi fakat Adrasan'dan bindiğimiz balıkçı teknesi biraz açılınca epey sarsılmaya başladı. Hava kapandı, rüzgar çıktı. Şanssızlığıma diyecek yoktu, son zamanlarda hep hava muhalefetine uğruyordum.

Kara bulutlar bizi Adrasan'da yakaladı

Kısacası rota değiştirmek zorunda kaldık. Benim kurduğum hayaller suya düştü ama işe iyi yönünden bakmak gerekirse önümüzdeki yıllarda Adrasan'a tekrar gideceğimiz kesinleşmiş oldu.

Suluada yerine rotayı Akseki Koyu'na kaydırdık. Aslında o kadar da şanssız değildik, atılan oltalara 2 tane kocaman palmut takıldı ve biz demir aldığımız koyda onları afiyetle yedik 🙂 Akseki koyunu da çok beğendik.

Akseki koyu ve balıkçı teknemiz

6- Korsan Koyu

Yine internette fotoğrafını görüp not aldığım yerlerden biriydi. Adrasan'dan araba ile yarım saat uzaklıkta, Antalya'nın yazlıkçı bölgesi Karaöz'e yakın. Tabelalarla yönlendirilmediği için bulması zor bir koy burası. Sora sora bulduk biz de.

Korsan Koyu

Korsan Koyu

Fotoğraftakiler kadar güzel mi, aslında evet ama beklediğimden küçük çıktığını itiraf etmeliyim. Küçük olduğu için insan yoğunluğunu fazlasıyla hissediyorsunuz. Biraz halk plajı tadında bir yer ama doğası çok hoş.

Korsan Koyu'nda herhangi bir tesis yok, yiyeceğinizi yanınızda getirmeniz gerekiyor. Duş, soyunma kabini ve tuvalet var.

Koya giderken Karaöz sahilinde rastlayacağınız Öz Likya Restoran arkadaşım Ayşe'nin önerisiydi.

Korsan koyundan biraz daha batıya giderseniz Gelidonya Feneri var. Bu civarlar trekkingciler arasında meşhurmuş.

Bizim bu kısa tatilimizde Antalya'nın batı kısmında keşfettiğimiz noktalar buralardı. 

Kısıtlı zamanda nasıl gezdiğimizi anlamanız için 1 günlük planımızı aktarıyorum:

Sabah erken Olimpos  

Adrasan'a geçip tekne turu

Korsan Koyu

Ulupınar'da yemek

Çıralı'da yürüyüş ve bir şeyler içme

Yanartaş'a çıkılabilir enerji kaldıysa

Olimpos teleferiğe ise başka bir gün ayırdık, o da 2 saatlik bir aktivite olarak düşünülebilir.

Zaman genişse rahat rahat hepsini gezersiniz zaten.

Yazının başında da söylediğim gibi, ben buraları çok beğendim. Bebekle gezmesi kolay, denizi ılık, doğası müthiş ve turist kalabalığından uzak yerler. Buralara tekrar geldiğimde Çıralı'da konaklayıp Yanartaş'a çıkacağım ve Adrasan'dan Suluada'ya geçeceğim diye hayal ediyorum. 

Hepimize hayal dolu günler diliyorum…

Seyahatlerimizi izlemek için Facebook sayfamı beğenebilir, İnstagram hesabımı takibe alablirsiniz.

Son Yazılar
Yorum ( 8 )
  1. Gezen anne
    17 Ekim 2016 at 21:00
    Cevapla

    aaa bebekle yanartaş’a çıkmayarak sen ve eşin çok şey kaçırmışsınız sevgili melike. 🙂 bizim büyük tam sizin minik kadardı ilk çıktığımızda, o mızmızlanır durur, baba enerjisinin son damlasına kadar harcayıp omzunda çıkarmıştı… 🙂 Suluada’ya biz de çocuklarla tam gün tekne turunu göze alamadığımız için gitmemiştik, bulduğun çözüm çok akıllıcaymış, bizim de aklımızda olsun. Güzel yazınla tekrar oralara gitmiş kadar oldum, eline sağlık ayrıca verdiğin link için de çok teşekkürler…

  2. Başak Sevil
    17 Ekim 2016 at 21:00
    Cevapla

    Merhabalar, hep merak ettiğim ancak bir türlü fırsat bulup da gidemediğim yerlerden bahsetmişsınız. çok güzel bir yazı olmuş. ellerınıze sağlık. \r\n\r\nhttp://kenteskizleri.blogspot.com.tr/

  3. melike kutlay cengiz
    17 Ekim 2016 at 21:00
    Cevapla

    Embiyeciğim esas sana güzel yazıların için teşekkürler. Biz tüm yerleri 1 güne sıkıştırınca gün sonunda epey yorulmuştuk, hava da kararmıştı. Yoksa Ekin’i kanguruya koyup Yanartaş’a rahat çıkarırdık diye düşünüyorum. Tekrar gideceğim, çok beğendim. Öpüyorum!

  4. melike kutlay cengiz
    17 Ekim 2016 at 21:00
    Cevapla

    Merhaba Başak, yazımı beğendiğin için çok teşekkürler. Ben de senin bloğunda dolandım biraz, keşfetiğime memnun oldum 🙂

  5. Arel logo tasarım
    17 Ekim 2016 at 21:00
    Cevapla

    Çok güzel bir yer çok sakin doğasıyla haftasonlarını keyifle geçirebileceğimiz bir yer

  6. serap
    29 Ekim 2016 at 21:00
    Cevapla

    UMARIM BENDE BİR GÜN GİTME FIRSATI BULABİLİERM GERÇEKTEN ÇOK GÜZEL BİR YER

  7. Cenk
    3 Ocak 2017 at 21:00
    Cevapla

    Antalya bölgesinde favori yerlerim olympos ve çıralı. hem doğası hem de kalıntılar fazlasıyla beni kendine çekiyor.

  8. İnciser
    23 Temmuz 2017 at 13:40
    Cevapla

    Tam da gezmeyi düşündüğümüz rotayla ilgili çok hoş ve bilgilendirici bir yazı yazmışsınız.emeğinize sağlık demek istedim.1 yaşında bir bebe ile izinizden giderek o bölgeyi gezeceğiz.saygılarımla..

Bir cevap bırakın Başak Sevil